ABD ve İsrail tarafından kontrol edilen terör örgütü DEAŞ/IŞİD bu kez Rusya topraklarında aktive edildi. 22 Mart akşamı Moskova'daki Crocus Konser Salonu'na otomatik silahlarla girip seyircilere kurşun yağdıran teröristler en az 150 kişinin ölümüne, 100'den fazlasının da yaralanmasına yol açtı.

Dünyanın şok içinde izlediği görüntülerin ardından Rus güvenlik güçleri militanları yakalamak için operasyon başlattı. Rus istihbarat kurumu FSB, saldırıda bizzat yer alan 4 terörist olmak üzere toplamda 11 kişinin gözaltına alındığını açıkladı. Ruslar, Tacikistan nüfusuna kayıtlı teröristlerin eylem sonrası Ukrayna sınırını geçmeyi planladıklarını ileri sürdü.

Yayınlanan sorgulama görüntülerinde ise teröristlerden biri, eylem için kendisine 500 bin ruble teklif edildiğini, bunun 250 binini aldığını, saldırı öncesi kendileriyle iletişim halinde olan biri olduğunu, aynı zamanda bir süre önce Türkiye'ye gittiğini söyledi.

DEAŞ'ın üstlendiği terör eyleminin ardından tüm dikkatlerin çevrildiği ABD yönetimi ise DEAŞ Horasan grubunun (DEAŞ-K) olası saldırısına ilişkin Moskova'ya bir süre 'spesifik bilgi verdiklerini' ileri sürdü. Ancak RIA Novosti'ye konuşan bir Rus güvenlik kaynağı, ABD'den gelen bilginin terör eylemi şüphesine ilişkin 'standart uyarı' olduğunu, özel bir bilgi ya da adres içermediğini duyurdu.

ABD'nin Moskova Büyükelçiliği 8 Mart'ta yayınladığı mesajda, Amerikan vatandaşlarının Rusya başkentindeki kalabalık yerlerden uzak durması gerektiğini bildirmiş, benzer mesajlara daha sonra İngiltere, Almanya, İsveç, Letonya, Çekya, Kanada ve Güney Kore de imza atmıştı. Sözkonusu mesajlar, bu tip terör saldırılarıyla geçtiğimiz yıllarda çokça karşılaşan Türkiye'ye ilişkin yayınlanan bildirileri hatırlattı.

ABD ve Avrupa ülkelerince desteklenen terör örgütü PKK/YPG, eylem yapması için Türkiye'ye canlı bomba yolluyor ve terör saldırısına dair ilk uyarılar ABD ve Avrupa elçiliklerinden geliyordu. PKK/YPG'nin ruh ikizi DEAŞ/IŞİD tarafından gerçekleştirilen saldırıları da kamuoyu yine ilk olarak Batılı istihbarat servislerinden duydu.

Şimdiye dek ABD yahut İsrail'e ait bir hedefe zarar verdiği görülmeyen DEAŞ'ın Avrupa'daki katliamları ise genellikle Türkiye ile irtibatlandırılmaya çalışıldı. Buna göre, örgütün sahipleri, saldırıda kullanılacak militanların eylem öncesi mutlaka Türkiye'ye seyahat etmesini sağlıyordu.

Teröristlerin Avrupa'da belirlenmiş bir adrese yönelik kanlı eylemi gerçekleştirmesinin ardından ise ABD-Avrupa fonlu medya organlarında şu değişmez cümle beliriyordu: "Teröristler bir süre önce Türkiye'deydi."

Benzer senaryo Moskova saldırısında da kendini gösterdi. Masum sivilleri katleden teröristin ağzından dökülen "4 Mart'ta Türkiye'den Rusya'ya geçtim" ifadesi, DEAŞ'ı yönetenlerin niyetini açığa vurdu. Son dönemde Türkiye'nin Batılı ülkelerle yakınlaşmasını fırsata dönüştürmek isteyen güçler, teröristleri Türkiye ile bağlantılı gibi göstererek Rusya'yı kışkırtmaya çalıştı.

TÜRKİYE-RUSYA KRİZİ İÇİN NELER YAPACAKLAR?

TRHaber Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, Türkiye'yi Rusya ile karşı karşıya getirme girişimlerinin önümüzdeki dönemde artacağına dikkat çekiyor. Karagül, sosyal medya hesabında DEAŞ ve Batılı sahiplerinin hedeflerine ilişkin şu uyarılarda bulundu:

1- DAEŞ (IŞİD)’in üslendiği her terör saldırısının arkasında ABD ve İsrail vardır! Aklı başında herkes bunu bilir. Bu açık ve nettir. 2- 146 kişinin öldüğü Moskova’daki terör saldırısını da DAEŞ üslenmiş! Hala DAEŞ’le idare ediyorlar! Hala bu eski ezberle dünyayı kandırıyorlar.

3- Ama Rusya için de özel bir terör örgütü kuracaklardır. Bunu yakında duyarsınız. Umarım Rusya Müslümanlarını bu teröre, bu savaşa bulaştırmazlar. Tetikçi olarak kirli işlerinde kullanmazlar. 4- ABD ve Avrupa bugün, Ukrayna savaşını Rusların Başkenti’ne taşıdı! Rusya ne yapar, bekleyip göreceğiz. Moskova bunun kesinlikle "terör" kapsamında görmeyecek.

5- Artık Kuzey Kafkasya'dan Kırım'a ve Avrupa'nın bütün Doğu sınırlarına kadar her yer çatışma alanı bilinmeli. Baltık Denizi'nden Ege'ye, Kuzey-Güney hattı boyunca büyük bir cephe inşa ediliyor zaten. 6- Bu hat üzerindeki bütün ülkeler tehdit altında. İlk aşamada Polonya ve Romanya. Doğu Avrupa ülkeleri Ukrayna'nın nasıl kurban edildiğinden ders almalı. Avrupa, Batı savunması için ülkelerini mahvetmemeli. Avrupa refahı için ölmemeli. Bıraksınlar Avrupa kendini savunsun.

7- Tehlikeli bir durum daha var: ABD ve Avrupa ne yapıp edip Karadeniz'i bir "Savaş Denizi"ne çevirmekte kararlı. Özellikle İngiltere ve ABD, savaşın Baltık Denizi çevresinde değil, kendilerinden daha uzakta, Karadeniz'e yoğunlaşmasını istiyor. 8- Bu da bizi doğrudan işin içine çeker! Kırım'da yoğunlaşacak savaş ve Türkiye'nin; Karadeniz'deki doğalgaz işletmesinin Romanya kaynaklarını da çektiğine dair, ABD merkezli iddialar bunun ilk işaretleridir.

9- ABD ve Avrupa, Rusya ile çatışmada, Ukrayna'ya askeri destek aşamasından doğrudan asker göndermeye geçti. Özellikle Fransa, Almanya, İngiltere'den gelen açıklamalara çok dikkat. Yani Batı doğrudan savaşa giriyor. "Topyekun savaş" cümleleri kuruyorlar. 10- İşte tam burada, 2. adım olarak, Türkiye-Rusya ilişkilerini sabote etmeye dönük inanılmaz bir kampanya başlatılacak. Hem içeride hem dışarıda. Olağanüstü provokasyonlar göreceğiz.

11- İçerideki çevreler zaten buna hazır. Önümüzdeki bir kaç ay bu çevreleri çok dikkatli izlemenizi öneririm. İçerideki hareketlenmeye çok çabuk tanık olacağız. 12- Ama daha da tehlikelisi, bu kampanyada terör ve suikastler, Karadeniz'de askeri "kaza"lar, "yanlış ateşlenen füzeler" bile görebileceğiz!

13- Çünkü; artık ortada Rusya-Ukrayna savaşı yok. Avrupa-Rusya savaşı var. Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana dünya ilk kez bu kadar tehlikeli bir atmosfere girdi. Ülkeler savaşı değil, dünyalar savaşı konuşuluyor. 14- Nükleer füze tehditlerinin ulu-orta sarfedildiği bir yakın tehlikeden söz ediyoruz. Herkes aklını başına alsın.

MOSKOVA'DAKİ SALDIRININ PARMAK İZLERİ...

15- Rusya’da 150’ye yakın insanın öldüğü terör saldırısını kurgulayanlar iyi 'mühendislik çalışması' yapmış. 16- Gözaltına alınanlardan biri 4 Mart’ta Türkiye’ye geldiğini itiraf etmiş. Kendisine 5.400 dolar teklif edildiğini söylüyor.

17- 'Terör mühendisleri' Moskova’daki saldırının Türkiye ile bağlantısının kurulması için özellikle planlar yapmış. 18- Bakalım bu 'bağlantı işi'ne Türkiye için ne tür sonuçlar yüklediler. Sonuçlar Kafkasya ile mi ilgili, Suriye ile mi ilgili yoksa Ukrayna ile mi ilgili, Karadeniz'le mi ilgili göreceğiz.

19- Biz biliyoruz ama bilmeyenler asıl orada öğrenecek terörün gerçek adresini. Müslümanları tetikçi olarak kullanıp yeni ve pis bir oyun kurdular. 20- Son 30 yıldır, İslam ve terörizm kavramlarını sonuna kadar kullanıp, Müslüman dünyadan seçtikleri kişi ve çevrelerle sayısız terör örgütü kurdular, kullandılar. Bunlar hep ABD, İsrail ve Avrupa’nın çıkarları için çalıştı.

21- İslam ve terörizm kavramını, kendi terör örgütleri ve yöntemlerini kamufle etmek için kafamıza vura vura bize kabul ettirdiler. 22- Bu tuzağa düştük. Müslüman öncülerimiz, bu suçlamadan kurtulmak için diz çöküp özür dilemelere girdiler. “Biz terörist değiliz” yalvarmalarına girdiler.

23- Ne acı, ne onursuzca bir durumdu. Oysa ürettikleri bütün kavramlara göre askeri, güvenlik, ekonomik, siyasi, jeopolitik örgütlenmeleri, çalışmaları onlar yapıyordu. 24- Bizleri aptal yerine koydular. Ve biz bu aptallığa razı olduk. Onlarca yıldır, bu “aptallığımız” sayesinde ülkelerimiz mahvoldu, şehirlerimiz harabeyle döndü, milyonlarca insanımız öldü, bütün değerlerimiz çiğnendi, işkence ve aşağılamanın her türünü gördük. Şuan bu Gazze’de devam ediyor.

25- Savurmada kalan herkes kavgayı yüzde elli kaybetmiştir! Bu her alanda böyledir. Bu savunmacı ve özür dileyici eziklik nesillerimizi mahvetti. 26- Unutmayın, Batı dünyanın geleceğini kaybetti. Kendi ulusal sınırlarına çekilmek zorunda. Artık 'savunma hali'ne, ABD-Avrupa-İsrail için tetikçilik yapma haline son verme zamanı geçti. Siyasi aklımız, bu idrakin fersah fersah ötesine geçmesi lazımdı. Bunun için çok acı örnekler yaşadık. Uyanın artık!

27- Moskova’daki terör saldırılarının bölgesel ölçekte çok ciddi sonuçları olacak. Bu terör değil, savaşın bir parçası.

IŞİD/DEAŞ'I KİM KURDU?

Moskova saldırısına ilişkin İbrahim Karagül'ün uyarılarının ardından terör örgütü IŞİD/DEAŞ'ı kimin kurduğu sorusunun cevabına bir kere daha bakmak gerekiyor.

Amerikan istihbarat kurumlarının çatı teşkilatı olan Ulusal Güvenlik Ajansı'nın (NSA) eski ajanı Edward Snowden, IŞİD/DEAŞ'ı kuran gücün ABD, İngiltere ve İsrail istihbaratları olduğunu belirtiyor. ABD'den kaçıp Rusya'ya yerleşen Snowden'in 2014 yılında açıkladığı belgelere göre CIA, MI6 ve Mossad, Müslümanları özgürce öldürebilmek için bulunmuş dahice bir fikir olan IŞİD'i birlikte oluşturdu.

Snowden, üç ülke istihbarat servislerinin 'Eşek Arısı Yuvası' adı verilen bir strateji kullanarak tüm dünyadaki aşırılık yanlılarını tek bir yere çekerek etkili bir terör örgütü oluşturduğunu kaydediyor. Dini ve İslamî sloganlar kullanan bu örgütün temel amacının ise siyonist varlığın korunması olduğu belirtiliyor. Snowden'in açıkladığı NSA belgelerine göre "Yahudi devletini korumanın tek çözümü sınırlarına yakın bir düşman yaratmaktır."

IŞİD LİDERİNİ DE MOSSAD EĞİTTİ

Sızan raporlar aynı zamanda, Amerikan ordusunun tartışmalı bir operasyonla 'öldürdük' dediği IŞİD lideri Ebubekir el-Bağdadi'nin Mossad tarafından eğitildiğini ortaya koyuyor. Bağdadi, Irak'ta 2003 yılında fiilen başlatılan işgal sonrası Amerikalıların kurduğu Bukka Kampı'nda yıllarca kalmış mahkûmlardan biriydi. Asıl adı İbrahim Avvad Ali el-Bedri olan ve Ebu Du'a olarak da bilinen Ebubekir Bağdadi, 2004 yılında ABD askerlerince gözaltına alındı ve 2009 yılında Bukka Kampı'ndaki eğitiminin ardından serbest bırakılırken Kamp Komutanı Albay Kenneth King'e şunu söylemişti: "Sizinle New York'ta görüşürüz."

Snowden'e göre sonraki dönemde Mossad tarafından bir yıl boyunca eğitilen Bağdadi, Suriye iç savaşı sırasında ortaya çıkarak her şeyi değiştirdi. 2012 yılında New York Times gazetesinin 'lansmanıyla' tanıtılan IŞİD/DEAŞ, ülkenin yüzde 80'i Suriyeli muhaliflerin elindeyken ve Beşşar Esed iktidardan çekilmeyi kabullendiği mesajları verirken durumu tersine çevirdi.

KADİM KENTLER O BAHANEYLE YERLEBİR

Seçilen semboller, Holywood kurgulu kafa kesme klipleri ve katliam seanslarıyla 'Müslümanların terörist gibi gösterilmesi projesi'nde en başarılı(!) rolü oynayan IŞİD/DEAŞ, 2014'ten 2016 yılına dek kendisine verilen görevi harfiyen uyguladı. Büyük kısmı yabancılardan oluşan örgüt, Fas'tan Mısır'a, Yemen'den Sudan'a, Afganistan'dan Türkistan'a, İngiltere'den Fransa'ya kadar her coğrafyadan militanı içerisinde barındırdı.

Binlerce muhalifi katleden ve Suriye-Irak hattındaki geniş bir alanda hakimiyet kuran terör örgütü, küresel güçlerin kitle iletişim araçlarıyla yürüttüğü yaygın propagandanın da etkisiyle hem Esed'i hem de ona direnen yerli muhalifleri tüm dünyaya unutturdu. Artık insanların gündemindeki yegâne öncelik, özenle seçilmiş Peygamber mühürlü siyah bayrak taşıyan IŞİD'i geriletmek, bunun için ABD öncülüğündeki 'koalisyon'a destek vermek ve sözde 'cihatçılara' karşı savaşan 'seküler' PKK/YPG'yi kutsamaktı.

'Büyük İsrail' hedefini gerçekleştirmek üzere Nil-Fırat arasında kaosun devamını hedefleyen güçler, Amerikan uçaklarının Musul'u, Felluce'yi, Rakka'yı, Deyrizor'u yerlebir etmesini sağladı. Kadim şehirler, camiler, türbeler bu süreçte yok oldu.

TRUMP: IŞİD'İ OBAMA VE HILLARY KURDU

IŞİD/DEAŞ'ın kuruluşuna ilişkin en çarpıcı ifşaatı yapan isim ABD eski başkanı Donald Trump oldu. Seçim kampanyası sırasında Ağustos 2016'daki Florida konuşmasında Trump, dönemin ABD Başkanı Barack Obama'yı "IŞİD'in kurucusu" olarak tanımlamış ve şunları söylemişti: "IŞİD, Başkan Obama'yı onurlandırıyor. O IŞİD'in kurucusudur. IŞİD'i kurdu. Ve kurucu ortağı da sahtekâr Hillary Clinton'dur. Clinton'un IŞİD'in kurucusu olarak onlardan bir ödül almalıdır."

DEAŞ'IN 7 KOMUTANI DA YAHUDİ ÇIKTI

İsrail istihbaratının aparat olarak kullandığı IŞİD/DEAŞ'a yönelik en kapsamlı operasyonlara Türk Silahlı Kuvvetleri imza attı. Ağustos 2016'da başlatılan Fırat Kalkanı Harekâtı ile Türk ordusu, 4 bin 500'e yakın teröristi etkisiz hale getirdi ve IŞİD/DEAŞ ile PKK/YPG arasında sürmekte olan toprak devir-teslimi tiyatrosu da böylece sona erdi. Hakimiyet sahasını bir dönem Cerablus'tan Rakka'ya, oradan Deyrizor, Tel Afer ve Musul'a kadar uzatan terör örgütü sonraki dönemde çoğunlukla Iraklı Yahudiler tarafından yönetildi.

Bağdat hükümetinin operasyonlarında ele geçirilen DEAŞ yöneticilerinin İsrail bağlantılı çıkması çarpıcı bağlantıları ortaya serdi. Araştırmacı Mahmut Erol Kılıç, İsrail-DEAŞ bağlantısını açık biçimde gözler önüne seren olayı şöyle anlatıyor:

"DEAŞ'ı temizleme operasyonları sürerken Irak yerel güçleri ele geçirdikleri bazı kimselerin, kendilerine yapılan operasyonla kurtarıldığını görüyor. DEAŞ'lı üst düzey 7 yöneticinin bir minibüsle kaçırılmakta olduğunu görüyorlar. Ve onlarla silahlı çatışmaya girip epey bir şehit vererek o minibüsü ele geçiriyorlar. 7 DEAŞ komutanının Arapçayı bülbül gibi konuşan, 2'si Fas doğumlu, 1'i Cezayir doğumlu ve gerisi de Irak doğumlu Yahudilerden oluştuğu tespit ediliyor. Bunu ilan edip yayınladılar."

Rusya'nın başkenti Moskova'daki saldırıya her şeyden önce, IŞİD/DEAŞ'ı ABD ve İsrail'in kurduğu gerçeğiyle yaklaşmak gerekiyor.

Bu örgüt, emperyalist-siyonist güçler tarafından coğrafyayı dizayn etmek ve hedef ülkeleri karıştırmak için araç olarak kullanılıyor.