• G.ALTIN

    4.217,81

  • DOLAR

    39,0289

  • EURO

    44,3228

  • BIST 100

    9.356,04

  • BITCOIN

    $108.760

Nükleer denizaltı Türkiye'ye kaça mâl olur? Kuvvet Komutanı açıkladı, şimdi gözler bu soruda...

Nükleer denizaltı Türkiye'ye kaça mâl olur? Kuvvet Komutanı açıkladı, şimdi gözler bu soruda...

Deniz Kuvvetleri Komutanı Ercüment Tatlıoğlu'nun 'nükleer denizaltı' mesajı gündeme bomba gibi düştü. Türk donanmasının belirlediği hedef dış basında geniş biçimde yankılanırken, vatandaşlar projenin maliyetini merak etmeye başladı: Nükleer denizaltı üretmek Türkiye'ye kaç milyar dolara mâl olur?

Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Ercüment Tatlıoğlu, REİS sınıfı denizaltıların tamamlanması sonrası Türk donanmasında yeni hedefin 'nükleer denizaltı' olacağını açıkladı. Tatlıoğlu'nun Warships dergisine verdiği röportaj uluslararası savunma basınında geniş biçimde yankılandı. 

Oramiral Tatlıoğlu ile 3 bölümlük söyleşiye imza atan savunma analisti/gazeteci Cem Devrim Yaylalı, Warships'te yayınlanan röportaj sonrası kendisine ait internet sitesinde, Türkiye'nin nükleer denizaltı yolculuğunda karşılaşabileceği zorluklara ilişkin önemli bir makale yayınladı. 

Nükleer tahrikli denizaltı serüveninin uzun soluklu olacağına işaret eden Yaylalı, hem sualtı platformu hem de nükleer yakıt ve ekipman lojistiğinin Türkiye'ye kaça mâl olabileceği soruları konusunda nitelikli bir çalışma ortaya koydu. 

İşte İngilizce yayınlanan o makaleden önemli satır başları...

SADECE PARA YETMİYOR, SİYASİ VE DİPLOMATİK SERMAYE DE ARKASINDA OLMALI

Nükleer güçle çalışan denizaltıların geliştirilmesi ve inşası birkaç aşamamda büyük yatırım gerektirir: Ar-Ge, altyapı genişletme, platform inşası, personel eğitimi, uzun vadeli operasyonlar ve bakım...

Nükleer tahrik sistemleri, reaktör tasarımı, güvenlik protokolleri ve atık yönetimini içeren Ar-Ge aşaması, Türkiye'nin bu projeyi bağımsız geliştirmesine yahut yabancı teknolojik ortaklığa bağlı olarak değişkenlik gösterecek şekilde milyarlarca ABD Doları'na mâl olabilir. 

Basınçlı gövde tasarımı, gelişmiş sonar sistemleri ve silahların entegrasyonu bütçeye önemli bir yük getirecektir. İngiltere Ulusal Denetim Ofisi raporlarına göre, nükleer tahrikli ilk 3 Astute sınıfı denizaltının inşa maliyeti 3,5 milyar sterlindi. 

Bu hem SSN'leri (nükleer tahrikli denizaltı) hem de SSBN'leri (nükleer tahrik ve balistik füze fırlatma yetenekli denizaltı) tasarlama ve inşa etme konusunda 75 yılı aşkın deneyime sahip bir ülkede gerçekleşti. 

Türkiye için tek bir nükleer güçle çalışan denizaltının inşa maliyeti gerçekçi bir rakamla 2 milyar ilâ 4 milyar dolar arasında değişebilir. Buna ek olarak, özel tersane tesisleri, nükleer reaktör üretim kapasitesi ve radyoaktif malzeme taşıma sistemleri gibi altyapı iyileştirmeleri büyük yatırımlar gerektirecektir. 

Personeli nükleer operasyonlar ve güvenlik için eğitmek yüz milyonlarca dolara mâl olabilir. Yakıt, revizyonlar ve reaktör yenilemeleri gibi uzun vadeli işletme ve bakım maliyetleri eklendiğinde, nükleer enerjili denizaltılara sahip olmanın ve işletmenin toplam maliyeti kolaylıkla on milyarlarca dolara ulaşabilir. Bu muazzam ve kalıcı bir ulusal taahhüt olacaktır. 

Finansal yatırımların ötesinde, siyasi ve diplomatik sermaye de gerektirecektir. 

Bu proje yurt içinde ulusal gurur ve teknolojik başarının bir sembolü olarak çerçevelense de muhtemelen eleştirileri çekecektir. Vatandaşlar ve muhalif gruplar, özellikle sağlık, eğitim veya afet müdahalesi gibi temel konular için yetersiz kaynak aktarımına karşı büyük kamu fonlarının böylesi bir mega savunma projesine aktarılmasını sorgulayabilirler. 

Dahası, onlarca yıllık geliştirme süreci, zaman çizelgesi ve siyasi olarak yanlış adımların atılması olasılığı göz önüne alındığında, program iktidardaki hükümet için bir zaaf noktası haline gelebilir. 

REİS sınıfı denizaltı grubunun 3. platformu MURATREİS, 7 Haziran 2024'te yüzer havuza çekildi.

KIYILARIN ÇOK ÖTESİNDE ETKİ YARATMA YETENEĞİNE SAHİP BİR DENİZ GÜCÜ OLMAK

Türkiye'nin nükleer denizaltılara yönelmesi uluslararası alanda ise muhtemelen alarm zillerine neden olacaktır. Ankara'nın askerî modernizasyonundan uzun süredir çekinen Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail gibi ülkeler böyle bir hareketi bölgesel güç dengesinde yıkıcı bir değişim olarak görebilir. Özellikle Rusya, Türkiye'nin nükleer denizaltı kabiliyeti elde etmesini Karadeniz'deki deniz hakimiyetine doğrudan bir meydan okuma olarak algılayabilir. 

Ayrıca nükleer güçler, muhtemelen Türkiye'nin nükleer kabiliyetlerini diplomasi veya yaptırımlar yoluyla sınırlamak veya kısıtlamak için baskı yapacaktır. Ankara'nın nükleer denizaltılara yönelmesi, özellikle nükleer enerjili denizaltılara sahip olan ancak nükleer tahrik teknolojisini kontrol eden ABD başta olmak diğer NATO üyeleriyle ilişkileri zorlayabilir. 

Sonuç olarak; Türkiye'nin nükleer enerjili denizaltılar edinme konusundaki kamuoyuna açık arzusu, deniz stratejisinde cesur ve dönüştürücü bir değişimi işaret ediyor. Önümüzdeki yol dik ve karmaşık olsa da, vizyonun kendisi Türkiye'nin uzun vadeli stratejik niyetinin açık bir işaretidir: Kıyılarının çok ötesinde etki yaratma yeteneğine sahip, kendi kendine yeten, teknolojik olarak gelişmiş bir deniz gücü olmak...

Bu hırsın gerçeğe dönüşüp dönüşmemesi yalnızca mühendislik ve yatırıma değil, aynı zamanda sürdürülebilir siyasi iradeye ve böylesine önemli bir girişimle birlikte gelen jeopolitik akımların dikkatli bir şekilde yönlendirilmesine bağlı olacaktır.  

TRHABER
Avatar
Atilla Diş