2 bin 500 yıl önce insanlarda hafıza kaybı var mıydı? İşte araştırmanın ilginç sonucu
Günümüzde en sık duyduğumuz ölümcül hastalıklardan biri Alzheimer. Hafıza kaybı ve konuşma becerisinin zamanla kaybolmasına yol açan bu durumun sebebine dair yeni veriler ortaya konuldu. Yapılan bir araştırmada 2 bin 500 yıl öncesi yaşam şartları incelendi. Bu süre zarfındaki teknolojik gelişmeler bakın beynimizi nasıl etkilemiş.
Demansın en yaygın türü olan Alzheimer hastalığı, ilk kez 1901 yılında klinik psikiyatrist Dr. Alois Alzheimer tarafından keşfedildi. Doktor tanıyı Frankfurt'taki bir psikiyatri hastanesinde yatan 50 yaşındaki Auguste Deter adında bir kadın üzerinde koydu.
O günden bugüne söz konusu hastalığın adını çok sık duyuyoruz. Öyle ki 65 yaş üstü her 14 kişiden birini, 80 yaş üstü her altı kişiden birini, 85 yaş ve üzeri her üç kişiden birini etkiliyor.
2500 YIL EVVEL HAFIZA KAYBI VAR MIYDI?
Güney Kaliforniya Üniversitesi'nde yapılan yeni bir araştırmaya göre, 2.500 yıl önceki tıbbi metinlerde ciddi hafıza kaybından nadiren bahsediliyor; bu da günümüzün yaygın demansının modern çevre ve yaşam tarzlarından kaynaklandığını gösteriyor.
Klasik Yunan ve Roma tıp metinlerinin yeni bir analizi, bugün salgın düzeylerinde görülen ciddi hafıza kaybının, 2000 ila 2500 yıl önce, Aristoteles, Galen ve Yaşlı Pliny zamanında son derece nadir olduğunu öne sürüyor.
EN BÜYÜK SUÇLU HAVA KİRLİLİĞİ
Alzheimer Hastalığı Dergisi'nde "Antik Greko-Romen Dünyasında Demans'tan En Az Bahsedildi" başlığı altında yayınlanan araştırma, Alzheimer hastalığının ve buna bağlı demansların, hareketsiz davranış ve aşırı strese maruz kalma ile birlikte modern çevre ve yaşam tarzlarının hastalıkları olduğu fikrini destekliyor. Suçlanan en önemli unsur ise hava kirliliği.
Prof. Caleb Finch, hafıza kaybıyla ilgili sürece dair şu açıklamayı yapıyor:
"Antik Yunanlılarda hafif bilişsel bozukluk gibi bir şeyden çok çok az bahsediliyordu, ama biz onları bulduk. Romalılara gittiğimizde, nadir görülen ilerlemiş demans vakalarını öne süren en az dört ifadeyi ortaya çıkardık; Alzheimer olup olmadığını söyleyemeyiz. Yani eski Yunanlılardan Romalılara doğru bir ilerleme oldu.”
BELİRTİLER İLERİ DERECEDE GÖRÜLMÜYORDU
Finch'e göre Eski Yunanlılar, yaşlanmanın genellikle hafif bilişsel bozukluk olarak tanıyacağımız hafıza sorunlarına yol açtığını biliyorlardı. Ancak Alzheimer ve diğer demans türlerinin neden olduğu büyük hafıza, konuşma ve muhakeme kaybına yaklaşan hiçbir şey yoktu, diye devam etti.
Finch ve ekibi, Kalifornia Eyalet Üniversitesi'nde tarihçi olan Stanley Burstein, Hipokrat ve takipçilerinin antik tıp yazılarının büyük bir kısmını inceledi. Metinde yaşlıların sağırlık, baş dönmesi ve sindirim bozuklukları gibi rahatsızlıkları listeleniyor ancak hafıza kaybından bahsedilmiyor.
Yüzyıllar sonra, antik Roma'da birkaç söz ortaya çıkıyor. Galen, bazı yaşlıların 80 yaşına geldiklerinde yeni şeyler öğrenmede zorluk yaşamaya başladıklarını belirtiyor. Senatör ve ünlü hatip Valerius Messalla Corvinus'un kendi adını unuttuğu belirtiliyor.
HAVA KİRLİLİĞİ VE KURŞUN ROMALILARI ZEHİRLEDİ
Yunanlılar ve Romalılar esas olarak ileri yaşlardaki fiziksel zayıflıklarla ilgileniyorlardı. Finch, Roma şehirleri yoğunlaştıkça kirliliğin arttığını ve bunun da bilişsel gerileme vakalarını artırdığını tahmin ediyor. Buna ek olarak, Romalı aristokratlar kurşun pişirme kapları, kurşun su boruları kullandılar ve hatta şarabı tatlandırmak için şaraplarına kurşun asetat eklediler; farkında olmadan kendilerini güçlü nörotoksinle zehirlediler. Hatta bazı akademisyenler Roma İmparatorluğu'nun çöküşünden kurşun zehirlenmesini sorumlu tutuyor.
TSİMANE KIZILDERİLİLERİ DE İNCELENDİ
Finch incelemeleri kapsamında sadece Roma İmparatorluğu'nu veya Yunanlıları ele almadı. Bolivya Amazonu'nun yerli halkı olan günümüzün Tsimane Kızılderilileri'ni de yakın markajına aldı. Tsimane halkı, tıpkı eski Yunanlılar ve Romalılar gibi, fiziksel olarak oldukça aktif olan sanayi öncesi bir yaşam tarzına sahip. Son derece düşük demans oranlarına sahipler. Bilim insanlarına göre Tsimane verileri çok değerli. Zira bulgular çevrenin demans riski üzerinde büyük bir belirleyici olduğunu gösteriyor.