banner2

Türk Edebiyatının Dostoyevski'si: Peyami Safa

Polisiye romanları, psikolojik tahlilleriyle hafızalara kazınan Peyami Safa, vefatının ardından 60 yıl geçmesine rağmen, Türk edebiyatının unutulmaz isimleri arasında yer alıyor.

Kültür / Sanat 15.06.2021, 11:38 15.06.2021, 14:20
Abone ol
Türk Edebiyatının Dostoyevski'si: Peyami Safa

Yazar, gazeteci ve fikir adamı Peyami Safa, 2 Nisan 1899 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. Romanlarındaki psikolojik tahlilleriyle Türk edebiyatının en büyük kalemlerinden olan Safa'nın aslında kendi hayatı başlı başına roman gibi. Henüz 1.5 yaşındayken babası İsmail Safa'yı verem nedeniyle kaybeden yazar, 9 yaşındayken kemik veremine yakalandı ve 17 yaşına kadar hastalığın neden olduğu fiziksel ve psikolojik bunalımlar yaşadı.

Geçim sıkıntısı ve hastalıkları nedeniyle düzenli bir eğitim hayatı olmayan yazar, 1910'da Vefa Lisesine başladı ancak devam edemedi. 13 yaşında hayata atılan Safa, ailesinin geçimine destek olmak için küçük yaşta Posta Telgraf Nezareti'nde memur olarak çalışmaya başladı. 1917'de Rehber-i İttihad Mektebi'nde öğretmen, 1918'de ise Duyun-ı Umumiye'de memurluk yapan Safa, Le Petit Larousse'u ezberleyerek kendi çabalarıyla Fransızca öğrendi.

Fransızca bilgisi sayesinde tıp, psikoloji ve felsefe alanlarında büyük bir bilgi birikimine sahip oldu.

"ASRIN HİKAYELERİ" İLE TANINDI

1916-1918 yılları arasında gazetecilik yapan yazar, babası gibi şair olan amcaları Ahmed Vefa ve Ali Kami'nin yönlendirmesiyle edebiyata yöneldi. Ağabeyi ile beraber "20. Asır" isimli gazetede "Asrın hikayeleri" başlığıyla yazdığı magazin hikayeleriyle tanındı.

"SERVER BEDİ" TAKMA ADINI KULLANDI

Peyami Safa, Son Telgraf, Cumhuriyet Son Havadis ve Tasvir-i Efkar gibi gazetelerde de romanlar yayınlandı. Kalemini 'saban' gibi kullandığı yönünde eleştirilen yazar, annesi Server Bedia'nın isminden esinlenerek "Server Bedi" imzasıyla yazmaya başladı. Bu isimle kaleme aldığı "Cingöz Recai" isimli polisiye serisi büyük ilgi gördü. Yazar, Server Bedi imzasıyla 1914 yılından 1961'e kadar 61 roman kaleme aldı.

ROMANINDA KENDİNİ ANLATIYOR GİBİYDİ

Yazar, 1930 yılında kendi hayatından izler taşıyan "Dokuzuncu Hariciye Koğuşu"nu kaleme aldı. Çocukluğunda geçirdiği kemik hastalığı nedeniyle kolunun kesilme endişesi yaşayan yazar, romanında benzer bir acıyı yaşayan bir karakterin yaşadıklarını işledi.

NECİP FAZIL'IN EV ARKADAŞI, NAZIM HİKMET'İN SIRDAŞIYDI

Yakup Kadri, Cahit Sıtkı, Ahmet Haşim, Nurullah Ataç, Muhsin Ertuğrul, Aziz Nesin, Orhan Seyfi Orhon ve Yusuf Ziya Ortaç ile aynı yayınlarda yer alan Safa, bir dönem Necip Fazıl'ın Büyük Doğu dergisinde de yazdı. Kısa bir süre Necip Fazıl ile ev arkadaşlığı da yapan yazar, kalem kavgasının ardından dergiden ayrıldı. Peyami Safa, Nazım Hikmet ile de dostluk ilişkisi içindeydi. Hatta 'Dokuzuncu Hariciye Koğuşu' romanını Nazım Hikmet'e ithaf etmişti.

Ancak daha sonra iki isim, çok sert tartışmalara girdi.

BASININ DERT BABASI: ADEM BABA

"Dert dinleme köşesi"ni ilk olarak okurlarla tanıştıran yazar, haftalık magazin dergisi Yeni Hayat'ta bulunan Aramızda isimli köşesinde 'Adem Baba' takma adını kullanarak okurlarından gelen mektupları cevapladı. Safa, bir anlamda Güzin Abla geleneğini başlatan isim olmuştur.

TIP BİLGİSİNİ ROMANLARINDA KULLANDI

Usta yazar, yüksek öğrenim görmemesine rağmen psikoloji, sosyoloj, felsefe, iktisat ve özellikle tıp konularında büyük bir bilgi birikimine sahipti. Yaşadığı dönemin ünlü doktorları ondan "Meslektaş" diye söz etmiştir. Safa, tıp konusundaki birikim ve tecrübesini romanlarında sık sık kullanmıştır. Romanlarında genellikle Taksim Hastanesi ve Cerrahpaşa'nın ismi geçen Safa'nın en fazla tıp terimi kullandığı eseri Dokuzuncu Hariciye Koğuşu'dur.

ESERLERİ SİNEMA VE TV'YE UYARLANDI

Eserlerinde genel olarak doğu-batı sentezi, ahlaki çözülmeye ilişkin eleştiriler ve gençliğin üzerindeki sosyal baskıyı işleyen Safa'nın yazıları, ölümünün ardından "Bütün Eserleri" serisiyle kitaplaştırıldı. Unutulmaz edebiyatçının eserleri beyaz perde ve televizyonda da kendine yer buldu. Cingöz Recai olarak bilinen aşk ve cinayet romanları 1954, 1969 ve 2017 yıllarında beyaz perdeye uyarlandı. Bazı eserleri ise televizyon dizisi olarak izleyiciyle buluştu.

OĞLUNUN ÖLÜMÜNE DAYANAMADI

Babasız büyüyen, annesini böbrek hastalığından kaybeden ve eşi Nebahat Hanım da pek çok hastalıktan muzdarip olan Safa, asıl olarak oğlu Merve Safa'nın ölümüyle yıkıldı. Oğlu'nun cenazesine iki kişinin kollarında gelen Safa, yakın çevresi tarafından o gün son kez görülmüştü. Usta edebiyatçı, oğlunun vefatından yaklaşık 4 ay sonra 15 Haziran 1961'de bir yakınının evinde beyin kanaması geçirerek hayata veda etti.
 

PEYAMİ SAFA'NIN ESERLERİ

Hikayeleri: "Gençliğimiz", "Siyah Beyaz Hikayeler", "Ateş Böcekleri", "İstanbul Hikayeleri", "Hikayeler"

Romanları: "Sözde Kızlar", "Şimşek", "Mahşer", "Bir Akşamdı", "Canan", "Dokuzuncu Hariciye Koğuşu", "Fatih Harbiye", "Bir Tereddüdün Romanı", "Matmazel Noraliya'nın Koltuğu", "Yalnızız", "Biz İnsanlar", "Cumbadan Rumbaya"

Piyes: "Gün Doğuyor"

İnceleme-Deneme: "Türk İnkılabına Bakışlar", "Felsefi Buhran", "Millet ve İnsan", "Mahutlar", "Sosyalizm", "Mistisizm", "Doğu-Batı Sentezi", "Kızıl Çocuğa Mektuplar", "Büyük Avrupa Anketi"

Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!