Yenidoğan Çetesi davasında üçüncü gün: Sanık hemşireden para trafiği sorusuna 'pes' dedirten yanıt

Yenidoğan Çetesi davasında üçüncü gün: Sanık hemşireden para trafiği sorusuna 'pes' dedirten yanıt

Günlük 8 bin liara para kazanmak için bebeklerin yoğun bakımda ölümlerine neden olmakla suçlanan yenidoğan çetesi üyeleri bugün üçüncü kez hakim karşısına çıktı. Bugünkü oturum sanık hemşire Cansu Akyıldırım’ın savunmasıyla başladı. Akyıldırım’a iddianamede geçen, Fırat Sarı ile arasındaki para trafiği soruldu. Sanık hemşire maaşlı bir çalışan olduğunu söyledi, bu paraların motivasyon amaçlı olarak hemşirelere dağıtıldığını savundu.

Türkiye'nin gündemine oturan yenidoğan çetesi soruşturmasının ilk davası 18 Kasım Pazartesi günü görüldü. 

Para uğruna bebeklerin yoğun bakımda ölümlerine neden olmakla suçlanan çete üyeleri bugün üçüncü kez hakim karşısına çıktı.

İstanbul’da bebekleri anlaşmalı hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak kasten ölmelerine neden olan çete üyeleri tek tek hesap verdi.

17 BİN YIL HAPİS CEZASI

Davada 22’si tutuklu 47 sanık bulunuyor. Sanıkların 17 bin yıl hapisle cezalandırılmaları isteniyor.

Yenidoğan duruşması, davaya katılan avukatların isimlerinin okunmasıyla başladı. Sanıklar, duruşma salonunun ortasında infaz koruma memurlarının arasında oturuyor.

Yenidoğan Çetesi duruşmasında mağdur aileler duruşma salonuna alındı.

Davaya ilişkin duruşmalar tüm hafta boyunca sürecek.

DAVANIN ÜÇÜNCÜ GÜNÜ

Davanın üçüncü duruşması başladı. Mahkeme Başkanı yaptığı konuşmada ''Duruşma disiplini için taraflar ve seyirci bölümünden konuşulmasın. Taraflardan biri konuşursa bir kez uyarırım, seyirci kısmından olursa dışarı çıkarırım." ifadelerini kullandı.

Mahkeme Başkanı, sanık Cansu Akyıldırım’a soruyor: Savunmanı yapacak mısın?  

Cansu Akyıldırım: "Öncelikle, 2012 ile 2019 yılları arasında farklı hastanelerde görev yaptım. 2019-2022 yılları arasında ise Reyap Hastanesi’nde çalıştım. Ancak, iddianamede Çorlu Reyap’ta çalıştığım belirtilmiş, bu doğru değil. 2023 yılında Özel TRG Hastanesi’nde hasta bakım müdürü olarak çalışmaya başladım. Üzerime atılı suçları kabul etmiyorum. Ben maaşlı çalışan biriyim. Bunun dışında, ailemden maddi destek alıyorum. Örgüt ya da çeteye üye olma suçlamasıyla ilgili böyle bir yapının var olduğunu düşünmüyorum."  

''FIRAT BEY MOTİVASYON İÇİN GÖNDERDİ''

Mahkeme Başkanı: İddianamede geçen "işletme" tabirinden ne anlaşılıyor? Bu işletme nedir?  

Cansu Akyıldırım: "Şöyle, Medicence başlığı altında bir işletme var. Ancak, yalnızca birkaç hastane bu kapsamda yer alıyordu. TRG ve Birinci Hastaneleri Medicence’den alım yapıyordu; Reyap ise bu kapsama dahil değildi."  

Mahkeme Başkanı: Peki, 'danışmanlık' dediğiniz şey nedir?  

Cansu Akyıldırım: "Hasta danışmanlığı aldığımız bir yer."

Mahkeme heyeti Akyıldırım’a iddianamede geçen para transferlerini sordu.

Sanık hemşire, bu paraların motivasyon amaçlı gönderildiğini öne sürdü.

Akyıldırım, “Medisense şirketinden Fırat Bey, aylık olarak bana toplu bir para atar, ben de bunu hemşirelere kıdemine göre dağıtırım.” dedi.

Sanık Akyıldırım’a iddianamede geçen bir bebeğin ölümü soruldu. Hayatını kaybeden bebeğin, yapılan müdahaleye rağmen yaşama tutunamadığını savunan Akyıldırım, şöyle devam etti:

“Dursun Bey bebeğin filmine sistemden baktı. ‘Diyafram hernisi’ dendi. Ben yorumlayamadığım için bilemiyorum. Çocuğa 45 dakika müdahale ettik. Sonra filmleri Fırat Bey’e yolladım.”

 

''MAAŞLI ÇALIŞANIM''

Cansu Akyıldırım, çete lideri Fırat Sarı’nın talebiyle Birinci Hastanesi’nden TRG Hastanesi’ne iki haftalığına yardıma gittiğini de anlattı.

Maaşlı çalışan bir insan olduğunu anlatan Cansu Akyıldırım, çete varlığını kabul etmediğini söyledi.

Yaşananları haberleştiren gazetecileri suçlayan Akyıldırım, olayın farklı bir noktaya çekildiğini iddia etti.

Akyıldırım savunmasında Fırat Sarı ile arasında geçen bir telefon görüşmesini de anlattı.

2023 yılının sonlarına doğru çete lideri Fırat Sarı’nın kendisini aradığını söyleyen Cansu Akyıldırım, şu ifadeleri kullandı;

“Fırat Sarı; Hasan Basri ve Hakan Doğukan Taşçı’nın ilaçları sattıklarını söyledi. Ben gözümle görmedim.”

“FIRAT SARI İLE 3 YILDIR İLİŞKİM VARDI”

Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı ile samimiyetin var mıydı?

Cansu Akyıldırım: Evet, vardı. 3 yıldır ilişkim vardı. 2021-2023 yılları arasında.

Mahkeme Başkanı: Ne zaman tanıştınız?

Cansu Akyıldırım: 2019’da.

"YA ONLAR YA BEN DEDİM"

Avukat: Hasan Basri Gök, Hakan Doğukan Taşçı ve Hüseyin Günerhan ile husumetin var mı?

Cansu Akyıldırım: Sevmem ama saygı duyarım. Tam husumet diyemeyiz ama birbirimizden hoşlanmayız.

Avukat: İşten çıkarmalarla ilgili yönetime tavsiyede bulundun mu?

Cansu Akyıldırım: Evet, Hakan Doğukan Taşçı ve Hüseyin Günerhan için yönetime söylemiştim. "Ya onlar ya da ben" dedim.

Sanık Cansu Akyıldırım'ın savunması tamamlandı.

Dava sekizinci sanık hemşire Çağla Durmuş'un savunmasıyla devam etti.

Sanık hemşire Çağla Durmuş, örgüt üyesi olmadığını, ortada örgüt olup olmadığını bilmediğini savundu.

Hakkındaki suçlamaları reddeden sanık hemşire, “Maaşlı çalışan bir insanım. Hiçbir hastayı ihmal edecek davranışta bulunmadım.” dedi.

Sanık Çağla Durmuş, hekimler ne dediyse onu uyguladıklarını da söyledi.

 

Durmuş, bilirkişi raporunda yer alan ve bir bebeğin beslenmesinin eksik olduğunu gösteren tespite ilişkin soruya, “Niye öyle yazdıklarını bilmiyorum.” yanıtını verdi.

 

Sanık hemşire, Fırat Sarı’nın kendisine “Hastayı entübe göster.” dediğini anlatıp, bunun daha fazla kazanç sağlamak için talep edildiğini ifade etti.

 

Duruşmaya yarım saat ara verildi.

 

Sanık Çağla Durmuş, “Biz entübe gösterdik. Çarşaflara uyumlu değil, patlayabiliriz.” sözünü ise şöyle savundu:

 

“Ben yanlış hatırlamışım, uyumluymuş.”

''ENTÜBE OLMUŞ GİBİ GÖSTEREYİM''

Durmuş, “Kötüleşip entübe olmuş gibi göstereyim.” sözü için ise şunları söyledi:

“Yeni öyle oldu, dosyaya da teyit amaçlı yazayım diye soruyorum.”

Durmuş, “Bakalım bir şey yakalayacaklar mı” sözü için ise eksikliklerden bahsettiğini öne sürdü.

Sanık hemşire, Gıyasettin Mert Özdemir’in hasta transferi yaptığını, kendisinin doktora sunduğunu, doktor kabul ederse hastayı aktardıklarını anlattı.

Mahkeme başkanı bunun üzerine “Ben hakimim, başka iş yapamam. Gıyasettin ambulans şoförü olarak bunu nasıl yapıyordu.” dedi.

Sanık hemşire, “Bilmiyorum, ben hasta transfer yaptığını biliyorum.” yanıtını verdi.

Durmuş’a, örgüt yöneticisi olarak gösterilen İlker Gönen’le arasında geçen bir konuşma soruldu.

Sanık hemşireye, iddianameye yansıyan konuşmasında, “Artık bıraktım, ölüyor mu, ne olursa.” dediği hatırlatıldı.

Durmuş, “Hastayı ihmal edecek şekilde bırakmak değil, serzenişte bulunuyorum.” dedi.

Duruşmanın öğleden sonraki oturumu sanık hemşire Damla Atak’ın savunmasıyla başladı.

''YOĞUN BAKIM KAMERALARINI SÖKTÜRDÜ''

Atak’a, Kaya bebeğin ölüm sürecine ilişkin soru da yöneltildi.

Sanık hemşire şunları söyledi:

“500 gram bir bebek var. Müdahale edilmesi gerekiyor. Akciğerleri kanıyordu. Başhekim Ali Dirik’e mesaj attım. Bunun üzerine yoğun bakıma geldi. Sorular sordu. Ama bunları yaparken bizi yönlendiren yoğun bakım uzmanı yoktu. Zaten Güney Hastanesi’nde gece yoğun bakım uzmanı yoktu.”

Atak, başhekim Dirik’in yenidoğan yoğun bakımın kameralarını söktürdüğünü de anlattı.

Savunmasının devamında ambulans şoförü Gıyasettin Mert Ödemir’in 112 Acil Servis’te çalıştığını ancak 112 hastalarını göndermediğini de anlatan Atak, şöyle devam etti:

“Samimi olduğu doktorlar hastalarına yer bulamadığında o hastaları gönderiyordu.”

Fırat Sarı’nın işletmesinde çalıştığını söyleyen Atak, Sarı’yı bir ya da iki kez gördüğünü söyledi.

“İddianamede gördüğüm kadarıyla herkes birbirinin dedikodusunu yapıyor. Böyle örgüt olur mu?” diye kendini savunan hemşire, başka doktorların kaşelerinin kullanılmasına ilişkin soruya, “Dr. Mehmet Gürül ile çalışırken Dr. Şeyhmus’un kaşesi vardı. Mehmet Bey’in kaşesi yoktu.” yanıtını verdi.

DURUŞMANIN İKİNCİ GÜNÜ

Davanın ikinci gününde iddianamede çete lideri olarak tanımlanan Fırat Sarı'nın da aralarında olduğu sanıklar duruşma salonuna getirildi. Çevik kuvvet ekipleri adliyede güvenlik önlemleri aldı. 22’si tutuklu toplamda 47 sanığın yargılandığı davanın ikinci duruşması başladı.

''SGK'DAN FAZLA PARA ALIYORLARDI''

Duruşma yoklamanın ardından Hemşire Hasan Basri Gök'ün savunmasıyla başladı. Basri Gök, Mahkeme Başkanı'nın "Savunma yapacak mısın?" sorusuna "Savcılıkta ve emniyette anlattım. Tekrar anlatmaya gerek yok." şeklinde yanıt verdi. Hasan Basri Gök, kimsenin hayrına bir şey yapmadığını savunurken şunları anlattı;

"SGK'dan fazla para alıyorlardı. SGK'dan para almak için hastaları daha uzun yatırıyorlardı. Üçüncü basamaktan en üst düzeyden rapor ediliyordu bebekler. Bütün hemşirelere epikrize yardım ettiği ve diğer işlemler için para veriliyordu. Karşı taraftan gelen notlara göre epikrizleri yazdık. Dolapta olan fazla ilaçları 3-4 kez sattık. Birini gizli sattık, diğerlerini Fırat Sarı'ya verdik. Toplam 30-40 bin lira kazandık. Fırat Sarı ve İlker Gönen hastaneleri paylaşmıştı." 

Fırat Sarı’nın normal hemşiresi olduğunu ancak 6 ay şablon işlerini 6 ay da şoförlüğünü yaptığını söyleyen Hasan Basri Gök, “Bebek sevkleri tıp merkezlerinden, 112’den ya da tanıdık doktorlardan oluyordu. Normalde 20’de 1 gelecek hastayı hemen çıkartıyorlardı” dedi.

BEBEK BAŞINA 5 BİN TL

Mahkeme başkanının, “Aileyi nasıl ikna ediyordunuz?” diye sorması üzerine Hasan Basri Gök, şu yanıtı verdi;

“Aileye de 112 ile uğraşmayalım sizi bekletir. Bu hastaneye gidelim yer bulduk diyorlardı. Gözümle gördüğüm bir şey yok ama kimse hayrına bir şey yapmıyordu. Bebek başına 5 bin lira alıyordu” 

''ÇİRKİN BİR CÜMLE''

Mahkeme başkanı kan donduran o konuşmayı da Hasan Basri Gök’e sordu. Mahkeme başkanı, “Mehtap ile bir konuşman var. ‘Mehtap çocuğu öldür. 50 satürasyonlu bebek mi olur?’ diyorsun. Mehtap da sana, ‘öldüreceğim de öldürsem de dert’ diyor. Nedir bu konuşma?” diye sordu. Sanığın bu soruya cevabı ise daha çok kan dondurdu. Sanık Gök, “Evet çirkin bir cümle” dedi.

Bebeği görmediğini söyleyerek, “50 satürasyonlu demek bebeğin sürekli kalbinin durup yeniden canlanması demek” diyen sanık Gök’e mahkeme başkanı, “Normalde böyle hemen bırakır mısınız bebeğe müdahaleyi” diye sordu. Sanık ise, “Normalde böbrekler ve ciğerler iflas edince bırakılır” şeklinde yanıt verdi.

Serdar Yüksel'in bebek sevki yapıp karşılığında para aldığını savunan Hasan Basri Gök, "Fırat Sarı parayı yollamamı söyledi yolladım." dedi.

"TÜM HEMŞİRELER BİLİYORDU"

Tüm hemşirelerin yaşananları bildiğini itiraf eden Hasan Basri Gök, ''Ama ne kadar içindeler bilmiyorum. Sümeyye Nur Arslan'ın dosyada usulsüzlük yaptığını görmüşümdür. Doktor Şeyhmus Çelik hep erken çıkar. Hastane yönetimi bilir bir şey demez Doğukan aşağıda olduğu için." diye konuştu.

Hasan Basri Gök de, iddiaya göre usulsüzlüklerle ilgili Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne (CİMER) başvurmuş. Duruşma, avukatların sorularıyla devam ediyor. Hasan Sabri Gök'e yöneltilen "112'nin sevklerde parmağı var mı?" sorusuna Sağlık Bakanlığı avukatı itiraz etti. Mahkeme Başkanı, bakanlık avukatının sorunun sorulmaması yönündeki itirazını kabul etti, soru sorulmadı.

'KURTLAR VADİSİ' İLE SAVUNMA

Duruşmaya 30 dakika ara verildi. 30 dakikalık aranın ardından duruşma tekrar başladı, Hemşire Deniz Korkmaz yaptığı savunmada olayı CİMER'e şikayet ettiğini iddia ederek söz konusu belgeyi Mahkeme Başkanı'na sundu.

"Devleti soymak, milleti soymaktan şereflidir." cümlesi sorulan Deniz Korkmaz, bu sözlerin Kurtlar Vadisi isimli dizinin repliği olduğunu o yüzden söylediğini savundu.

"HASTANELER, HASTALARI PARA OLARAK GÖRÜYORDU"

Deniz Korkmaz "GMZ, Fırat Sarı'nın bana kurdurttuğu bir şirket. Fırat Sarı 'Sen de şirket sahibi olursun.' dedi ben de kabul ettim maalesef. Sağlık ve turizm şirketiydi. Sümeyye Nur Arslan ilgileniyordu. Şirketle ilgili Hasan Basri Gök'e vekalet vermiştim." dedi.

Hastanelerin, hastaları para olarak gördüğünü itiraf eden Deniz Korkmaz, "Böyle kabul edilen hastanelerde bunların olması kaçınılmazdı." diye konuştu.

"HEM HASTANEDEN HEM FIRAT SARI'DAN PARA ALDIM"

Renas Kılıç'ın erişkin yoğun bakımı doldurmakla görevli olduğunu iddia eden Hemşire Deniz Korkmaz, şunları anlattı;

"Yoğun bakımlardaki malzemeleri bile kilitleyen bir insan ki daha az kullanılsın ki daha fazla para kazansın. Benim şikayet etme nedenim bu hastanelerin hastalara para muamelesi yapması. Cana kastedecek hiçbir şey yapmadım, zaten bana böyle bir suçlama da yok." 

Deniz Korkmaz, ayrıca hem hastaneden hem de Fırat Sarı'dan para aldığını söyledi.

DURUŞMANIN 1. GÜNÜ: ÇETE LİDERİNİN AYLIK KAZANDI DUDAK UÇUKLATTI

Yenidoğan çetesi hakim karşısına çıktı, ilk duruşma 9 buçuk saat sürdü. Çete lideri Fırat Sarı, kimlik bilgisini okumak için sanık kürsüsüne geldi. Başındaki peruğunu cezaevinde çıkartmış durumda. Bekar olduğunu belirtti. Klinik doktoru olduğunu söyleyen Fırat Sarı, aylık kazancının ise 400 bin lira olduğunu söyledi. O sırada bebeğini kaybetmiş bazı aileler duruşma salonuna giriş yaptı. Yenidoğan Çetesi’nin doktor sanıklarından İlker Gönen, sanık kürsüsüne çıkarak evli ve 3 çocuk sahibi olduğunu, ayrıca üniversite mezunu olduğunu belirtti. Ardından, birçok telefon dinlemesinde adı geçen hemşire Mehtap Sayar kürsüye çıkarak bekar olduğunu ve çocuğunun olmadığını ifade etti.

Mahkeme başkanı, duruşmaya katılan bir avukata, “Siz seyircisiniz, ya oturun ya da duruşma salonundan çıkın. Taraf avukatı değilsizin, Sizi uyarıyorum,” diyerek sözleriyle tartışma çıkmasına neden oldu. Avukatlar, tepki gösterdi. 

''ÇEK FİŞİ GİTSİN''

Savunması alınan sanık hemşire Hakan Doğukan Taşçı, Fırat Sarı'nın hastalara fazla ücret söylediğini ve aradaki komisyonu kendisine aldığını belirtti. Yoğun bakım boşalınca Fırat Sarı'nın sitem ettiğini ve "Hasta yok doldur" diyerek bir günde doldurulmasını istediğini belirten Taşçı, "Yoğun bakım ne kadar dolu olursa o kadar para kazanılıyor" ifadelerini kullandı.

Savunmasında durumu kritik bir bebek için yardım istenen bir doktorun "Çek fişi gitsin" dediğini de söyleyen Taşçı, Şafak hastanesinin yöneticisinin ise Fırat Sarı'ya oraya sevk edilen her bebek başına 10 bin TL verdiğini ifade etti. 

589 YILA KADAR HAPİS İSTENDİ

Şüpheliler Fırat Sarı ve İlker Gönen'in 10 kez "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve 11 kez uygulanmak üzere "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi.

"KASTEN ÖLDÜRMENİN İHMALİ DAVRANIŞLA İŞLENMESİ"

Şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir hakkında ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi.

MAL VARLIKLARININ EL KONULMASI TALEP EDİLDİ

Diğer şüpheliler hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülen iddianamede, ayrıca, malen sorumlu olarak belirtilen hastaneler ve hastanelerin bağlı olduğu şirketler lehine "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edildiğinden, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp mal varlıklarına el konulmasına karar verilmesi talep edildi.