İzmir'de neler oluyor? Hibe edilen kamu binaları ve bir anda zenginleştirilen iş adamları!
İzmir Belediyesi'nin önayak olduğu bir vakıf ve onun nereden geldiği belli olmayan paralar ile zenginleştirdiği iş adamları kafaları karıştırdı. Kent Strateji Uzmanı Ali Rıza Avcan İzmir'de kirli düzeni köşe yazısına taşıdı. İzmir Belediyesi'nin 4 kamu binası tahsis ettiği bu vakıf neye hizmet ediyor?
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından 4 kamu binasının hibe edildiği Bayetav vakfının soru işaretleri ile dolu başarı hikayesi...
İşte Ali Rıza Avcan'ın "Bayetav" dosyası;
İzmir‘de; özellikle de Bornova‘da sessiz sedasız bir şeyler oluyor ve şayet bu gelişmeleri dışarıdan tarafsız bir gözle izlerseniz, gelişmelerin içinde yer alan kişi ve kurumlar arasında ilginç bağlantılar kurulduğunu, adeta ince ince dantel gibi bir ağ oluşturulduğunu görürsünüz… Hem de eğitim, sinema, kültür, sanat ve hak mücadelesi gibi çoğu insan için tartışılamayacak kadar önemli olan masum konular öne alınmak suretiyle…
Size bugünkü yazımda 13 Ekim 2020 tarihinde Bornova‘da kurulan ve içinde bulunduğumuz tarih itibariyle Bornova‘daki 12 vakıftan biri olan Bir Arada Yaşarız Eğitim ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı, kısa adıyla BAYETAV‘dan, BAYETAV‘ın genel koordinatörü Prof. Dr. Ferhat Kentel‘den ve BAYETAV‘ın işbirliği içinde olduğu kurum, kuruluş ve kişilerden söz edip dikkatinizi bu noktaya çekmek istiyorum.
BAYETAV‘ın İnternet sitesinde (www.bayetav.org) yayınlanan vakıf senedine göre, Ali Rıza Çelik ve eşi Serap Baş Çelik tarafından kurulan vakfın amacı; “ülkemizdeki eğitim sisteminin bilimsellik, akılcılık, eşitlik, demokratlık, niteliklilik, özgünlük ve yaygınlık niteliklerini kazanarak kurumsallaşmasına katkıda bulunmak, çocuklarımızın okul öncesi dâhil olmak üzere eğitim ve öğretimlerinin her aşamasında bu ilkeler doğrultusunda akılcı, sağduyulu, özgüven sahibi, düşünen, sorgulayan, kendi iç yaratıcığını harekete geçirebilen, barışçı, farklı düşünce ve inançlara saygılı bireyler olarak yetişmelerini sağlamak, toplumsal yaşamın tüm alanlarına ilişkin olarak her türlü araştırmanın ortam, kurum ve araçlarını yaratarak toplumsal gelişme ve teknoloji ilişkileri dâhil her türlü araştırma ve incelemeyi yapmak ve yaptırmak” şeklinde belirlenmiş.
KİM BU VAKIF?
Aynı vakıf senedinin ‘Başlangıç‘ bölümünde yer alan,
“İnsanlık var olduğundan beri eşitsizlikler ve adaletsizlikler de var oldu. Modern dünyada bu daha da artmakta. Pandemi süreci (Covid-19) bunu daha da keskinleştirdi.
Dünyada hızla bozulan gelir dağılımı ve toplumsal eşitsizlikler bir arada yaşama olanaklarını hızla daraltıyor. İnsanları insanlaştıran en önemli erdemlerden biri, insanın kendisi dışındaki insanları da düşünme ve onlar için çaba gösterme gücüdür.
Bu vakfın kuruluş amacı da eşitsizliklere, adaletsizliklere, bir arada yaşama kültürünün hızla zedelenmesine yol açan bu süreçte, kısıtlı olanakları olan bireylere de iyi bir eğitim olanağı sağlamak, böylelikle eşitsizlik ve adaletsizlikleri en aza indirmek, bir arada yaşama olanaklarını çok daha fazla artırmak düşüncesidir.
Biz de bu zorluklar içinde ülkemizin bize sunduğu eğitim olanakları ve ailemizin verdiği düzgün ahlakla belirli bir başarıya ulaştık.
Bu vakfın en önemli amaçlarından biri de bu topraklardan aldıklarımızı çoğaltarak ülkemize borç öder gibi yeniden geri verme sorumluluğudur.
Ardıllarımızın da aynı erdemli yollardan yürümesi dileğiyle..” şeklindeki bir ifadeye ver verilerek söz konusu vakfın amaç ve hedefleri sıralanmıştır.
Ayrıca “Manifesto” adı verilen diğer bir temel belgede, “derin eşitsizlik, adaletsizlik ve ayrımcılıklarla yarılıp birbirlerinin acısına, endişesine, olumsuz koşullarına duyarsız, sorumsuz, bunlar karşısında kaygı duyanların bile ortak dil ve eylem oluşturamadığı, güç birliği geliştiremediği günlerde yaşıyoruz” deniliyor olmasına karşın; bu eşitsizliklerin maddi kaynağı olan kapitalist sistemden, onun yarattığı eşitsizliklerden tek bir söz bile etmeden, sanki tüm eşitsizlikler iyi bir eğitim olanağına sahip olmakla giderilecekmiş gibi, bu eşitsizlik, adaletsizlik ve ayrımcılığın emek ve sermaye arasındaki derin çelişki ve çatışmadan kaynaklandığı belirtilmeksizin; ‘diğerkâmlık‘, ‘farklılıklara ve emeğe saygı‘, ‘dayanışma‘, ‘tevazu‘, ‘eşitlik, ‘özgürlük’, ‘sorumluluk‘, ‘dürüstlük‘, ‘üretkenlik‘, ‘iyimserlik‘ ve ‘umut‘ gibi kişisel insani özellik ve değerler üzerinden eğitim, bilgi, sanat ve politika üretimi konularında adımlar atılacağı, benzer çabalar içerisinde olan kişi ve kurumlarla iş ve güç birliği yapılıp ilişkilerin geliştirileceği belirtiliyor.
Nitekim vakfın 2021 yılının Ağustos ayında oluşturulan ve 26 Haziran 2022 tarihi itibariyle 378 takipçisi olan Twitter hesabındaki paylaşımlar üzerinden yaptığımız ilk incelemeye göre, Bornova Belediyesi, İnci Holding Vakfı, Ege Çağdaş Eğitim Vakfı (EÇEV), Zühtü-Mevlüt Çelik MTA Lisesi, Konda Araştırma, Kemalpaşa Belediyesi, İzmir Kent Konseyi, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği gibi kurum ve kuruluşlarla yaptıkları işbirliği ve ortak çalışmalar çerçevesinde halka açık ücretsiz konserler düzenlediği, kendilerine tahsis edilen lüks ortamlarda “Mekânlar ve İnsanlar” sergisi gibi sergiler açtığı, “Hayvan Etiği ve Feminizm“, “Eğitimde Çok Kimliklilik: Fırsatlar ve Zorluklar” ve “Gıda, Ekoloji ve Toplumsal Barış“, “Siyasi Ekoloji” başlıklı toplantılar düzenlediği, Konda Araştırma şirketinin sahibi Bekir Ağırdır ve İstanbul merkezli SAM Araştırma Danışmanlık şirketi ile birlikte “Türkiye’de Bir Arada Yaşarız” araştırmasını yaptığı, Friedrich Ebert Vakfı tarafından desteklenen Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü tarafından Diyarbakır‘da düzenlenen etkinliklere katıldığı, Ali Babacan‘ın genel başkanı olduğu Deva Partisi yetkililerini misafir olarak kabul ettiği görülmektedir.
Yukarıda yazılı olan anlatımlardan görülebileceği gibi, vakfın kuruluş amacı, eğitim sistemindeki eşitsizlik ve adaletsizlikleri en aza indirmek, bir arada yaşama olanaklarını çok daha fazla arttırmak gibi hepimizin üzerinde uzlaşıp altına imza atabileceğimiz; hatta destek vermek isteyeceğimiz konularla ilgili…
BİR ANDA ZENGİNLEŞTİRİLEN İŞ ADAMALARI
Peki o halde bu iyi, güzel ve yararlı amaç ve hedeflere kimlerle ve ne şekilde ulaşmak istiyorlar?
Bayetav Vakfı‘nın kurucularından 1963, Akseki doğumlu işadamı Ali Rıza Çelik aynı zamanda 5 Şubat 2020 tarihinde açılan Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi Zülfü-Mevlüt Çelik Mesleki ve Anadolu Meslek Lisesi‘ni annesi ve babası adına yaptırmış becerikli bir sermayedar.
Ailesi, kendisi 6 aylıkken Akseki‘den Tire‘nin Halkapınar köyüne taşınmış. 1986 yılında İstanbul Orman Fakültesi Tütün Teknoloji Mühendisliği Bölümü‘nden mezun olmuş ve bir süre tütün eksperi olarak çalışmış. Kendisi, 2004 yılında kurduğu Bornova‘daki Adalya Kafe’yi işletirken önce 2007 yılında Orhan Atilla ve Ali Aluç ile birlikte Abdülgani Sevinç ve İsrail uyruklu Ahmed Saada‘dan satın aldığı 50.000.-TL. sermayeli Smyrna Tobacco isimli şirketle (www.smyrnatobacco.com.tr) Rosanna marka aromalı nargile tütünlerini üretmeye başlamış ve şirketteki hissesini 2016 yılında tek ortak Orhan Atilla‘ya devretmiş, daha sonra 2016 yılında tek ortaklı Ege Efe Yatırım Limited Şirketi ile yine tek ortaklı ve 2.000.000.- TL. sermayeli Adalya Tobacco Ltd. (www.adalyatobacco.com.tr) isimli şirketleri kurup 2017’de Kemalpaşa‘daki fabrikayı açan ve beş yıl gibi oldukça kısa bir süre içinde dünyanın 46 ülkesine aromalı nargile tütünü ihraç ederek, adeta Amerikan Rüyası hikayesinin; yani, “çok çalışma ile başarı, refah ve şöhretin yakalanabileceği” fikrinin İzmir örneğini oluşturan ve devamlı olarak anlattığı kendi yaşam öyküsü üzerinden bizim buna inanmamızı isteyen; ayrıca, bu çerçevede, tabii ki ödeyeceği verginden düşmek suretiyle hayır niyetine milyon liralık okullar yaptıran, vakıflar kurup kesenin ağzını açan bir nargile tütünü sanayici ve ihracatçısı.
Adalya Tobacco Tütün Mamulleri Sanayi Ticaret Limited Şirketi bugün itibariyle 15.000.000.-TL. sermayeye sahip. Bu şirketin tek ortağı olan Ege Efe Yatırım Limited Şirketi ise sermayesinin % 94’üne Ali Rıza Çelik‘in, % 6’sına eşi Serap Baş Çelik‘in ortak olduğu toplam 9.500.000.-TL: sermayeli ikinci bir şirket. Bu durumda, Ali Rıza Çelik ve eşi Serap Baş Çelik‘in dünyanın 46 ülkesi ile yaptıkları aromalı nargile tütün üretim ve ticaretini 15.000.000.- TL. ve 9.500.000.-TL. sermayeli bu iki şirketle yaptıkları anlaşılıyor. Ayrıca Ali Rıza Çelik‘in ifadesiyle, Adalya Tobacco ürünlerinin yurtiçi satışını yaparak kaçak nargile tütünü olayını engellemek amacıyla, 2016 yılında Ergül Yazıcı ve Rıza Güven Alptekin ortaklığında kurulan Fez Tobacco Tütün Mamulleri Sanayi Ticaret A.Ş. bulunuyor. Bu şirket, Adalya Tobacco‘nun ürettiği tüm aromalı tütünleri İzmir‘in Torbalı ilçesinde üretip yurtiçi satış ve pazarlamayı yapıyor. Bu şirketin ortakları 13 Mayıs 2019 tarih, 9827 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’ndeki ilama göre Hamza Alper Gümüş ve Rıza Güven Alptekin, 20 Mayıs 2019 tarih, 9832 sayılı TTSG’ndeki ilama göre Halil Boyraz ve Hamza Alper Gümüş, 2 Mart 2021 tarih, 10278 sayılı TTSG’ndeki ilama göre tek ortak olarak Halil Boyraz, 10 Ağustos 2021 tarih, 10384 sayılı TTSG’ndeki ilama göre tek ortak olarak Erzade Ercan olarak değiştirilmiş olup, Erzade Ercan halen şirketin tek ortağıdır.
Nargile tütününün genellikle ülkemizin Hatay-Samandağı bölgesinde yetiştirildiğini, son günlerde İzmir emniyetince yapılan operasyonlara konu olan kaçak tütün merkezinin Kuzey Irak ve Güneydoğu Anadolu olduğunu bilmekle birlikte; Adalya Tobacco‘ya ait Türkçe ve İngilizce web sayfalarında nargile tütünün menşei ya da hangi bölge tütününden yapıldığı konusunda bir bilgiye yer verilmediğini; ayrıca, İzmir’de en fazla vergi veren kurumların 2019, 2020 ve 2021 yılları ile ilgili listeler yayınlanmadığı için elimizdeki 2018 yılı listesine baktığımızda, Adalya Tobacco‘nun 7.686.180,54 TL’lık kurumlar vergisi ile en fazla vergi veren 100 kurum arasında 61. sırada yer aldığını görüyoruz.
Adalya Tobacco ile Ege Efe Yatırım‘ın patronu Ali Rıza Çelik tarafından kurulan Bayetav Bir Arada Yaşarız Eğitim ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı‘nın yönetim kurulunda ise Ali Rıza Çelik‘in kendisi, eğitmen olan eşi Serap Baş Çelik, akademisyen Prof. Dr. Ferhat Kentel, eski tütün eksperi Serkan Yerlikaya ve makine mühendisi Turan Yalçın‘ın görev yaptığını görüyoruz. Turan Yalçın ile Serkan Yerlikaya, aynı zamanda Adalya Tobacco‘nun da yöneticisi.
Vakfın denetim kurulu üyeleri ise, Ali Rıza Çelik‘in Adalya Tobacco‘da yönetici olarak istihdam ettiği makine mühendisi Murat Kuşaksız ile muhtemelen şirketin mali müşavirliğini yapan Harun Tunaboylu ve avukatlığını yapan avukat İlker Genç‘den oluşuyor.
Bütün bu bilgileri, Adalya Tobacco‘ya ait İnternet sayfasından ve Ali Rıza Çelik‘in çeşitli basın kuruluşlarına verdiği beyanatlarla ilgili Youtube videolarından rahatlıkla öğrenebiliyorsunuz.
Ocak 2010-Şubat 2021 döneminde, mütevelli heyet üyeleri arasında eski başbakan Ahmet Davutoğlu‘nun da bulunduğu Bilim ve Sanat Vakfı tarafından kurulup, Ahmet Davutoğlu‘nun 12 Aralık 2019 tarihinde Gelecek Partisi‘ni kurarak muhalefet cephesine geçmesi ile birlikte 30 Haziran 2020 tarihinde kapatılan Şehir Üniversitesi Sosyoloji Bölümü‘nde çalışan Prof. Dr. Ferhat Kentel ile Ali Rıza Çelik‘in yolunun ne zaman, nerede ve ne şekilde kesiştiği ve bu beraberliği hangi siyasi, ekonomik ya da kişisel nedenlerle bugüne kadar sürdürdükleri bilinmiyor.
Bayetav’ın “Çalışma Ekibimiz” olarak duyurduğu isimler ise çözümleyebildiğim kadarıyla Ali Rıza-Serap Baş Çelik ikilisine yakın olup Adalya Tobacco‘da çalışan mühendis kimlikli isimlerle Prof. Dr. Ferhat Kentel‘e yakın, belki de kendi ekibi olarak beraberinde getirdiği siyasi kimlikli isimlerden oluşuyor.
Çelik ailesine yakın olan ekip çalışanları, vakfın genel koordinatör yardımcılığı ile idari ve mali işlerinden sorumlu Murat Kuşaksız, eğitim koordinatörü olarak çalışan Ayzin Akgün, kütüphane ve açık mekân sorumlusu Özlem Polat, vakıf sekreteri Meriç Yavuz, mimari danışman mimar Bora Alaca ve okul öncesi eğitim danışmanı Ersin Akkurt‘dan oluşuyor. Ersin Akkurt ayrıca Bornova merkezli R.O.D. Danışmanlık şirketinin de sahibi. Bu ekibe katılan son isim ise vakfın hukuk danışmanlığını yapan avukat Sinem Gökçen Sönmez.
Genel koordinatör Prof. Dr. Ferhat Kentel‘in ekibi olarak niteleyebileceğimiz isimler ise vakfın genel koordinatörü Cuma Çiçek, toplumsal araştırmalar koordinatörü Serkan Turgut ve danışman Yiğit Ali Ekmekçi‘den oluşuyor. Bu grupta yer alan isimler genellikle yurt dışında akademik kariyer yapmış, yurtiçinde Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, Artuklu Üniversitesi ya da UNDP, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu gibi uluslararası kuruluşlarda görev yapmış, Kürt ve Ermenilerle ilgili kitap ve makaleler yazmış, siyasal anlamda ‘sol liberal‘ olarak tanınan kişiler. Nitekim danışman olarak çalıştırılan Yiğit Ali Ekmekçi şu an Gezi Davası’nın sanığı olarak Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater ve Can Atalay gibi isimlerle birlikte tutuklanmış durumda.
HİBE EDİLEN KAMU BİNALARI
Seksen Bin liralık nakdi bir varlığın vakfedilmesi suretiyle kurulan BAYETAV‘a, vakıf kurucusu Ali Rıza Çelik ve eşi tarafından oldukça fazla sayıda, lüks ve İzmir‘de başka bir vakıfta pek göremediğimiz 4 ayrı çalışma mekânı tahsis edilmiş durumda. Bunlar sırasıyla şu şekilde:
1. Bornova’nın en mutena mahallerinden Evka 3‘de, Bornova Belediye Başkanı Mustafa İduğ‘un da oturduğu sokakta, içinde 1 kütüphane, 1 açık mekân, 50 kişilik cep sineması ve 1 toplantı salonu bulunan Bayetav Akademik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi binası,
2. Bornova‘nın merkezindeki Erzene Mahallesi‘nde, içinde 1 Levanten kültürü sergi alanı, 1 etkinlik/buluşma alanı ve 1 kültür kafe bulunan ve Bayetav Kültür Merkezi olarak adlandırılan Fernand Pagy Levanten Köşkü,
3. Kemalpaşa‘da geniş bir arazi içinde bulunan Çınarköy Doğa Merkezi,
4. Öğretmenlerin birlikte kendilerini geliştirmelerine olanak sağlamak amacıyla oluşturulacak bir proje kapsamında kullanılacak olan Öğretmen Köyü.
Bayetav‘a tahsis edilen bu dört değerli gayrimenkulün ne şekilde edinildiği ya da kiralanıp kiralanmadığı bilinmemekle birlikte, bütün bunların bedelleriyle bakım, onarım ve işletme giderlerini; ayrıca, koordinatör, koordinatör yardımcısı, danışman, hukuk danışmanı, sorumlu ve sekreter olarak çalıştırılan 9 kişinin ücretlerini ve diğer genel giderleri dikkate aldığımızda karşımıza oldukça büyük bir harcama bütçesinin çıkacağını düşünmek hiç de zor olmayacaktır. Peki o halde, bunca harcamanın karşılığı hangi kaynaklardan gelmekte, hangi kurum ya da kişilerden tahsil edilen gelirler bu harcamaları karşılamaktadır?
Tabii ki bütün bu soruların, vakıflardan sorumlu kamu kurumlarınca incelenip yanıtlanması gerekir; ama bir yandan da, vakfın bugüne kadar gerçekleştirdiği onca araştırma, toplantı, etkinlik ve benzeri çalışmaların masrafları ile çalışanlara ödenen ücret, sigorta ve vergi ödemelerinin hangi kaynaklardan karşılandığı, hangi fon, vakıf ve benzerlerinden ne miktarda yardım, hibe ya da destek alındığını, Bayetav‘ın ‘Etik Kod‘ olarak ilan ettiği metin içinde yer almayan ‘şeffaflık‘ ya da ‘saydamlık‘, ‘bilgi edinme hakkı‘ ve ‘hesap verebilirlik‘ gibi ilkeler çerçevesinde kamuoyu ile paylaşılıp yaşama geçirilemez mi? Böylelikle kısa bir süre içinde başarılı olup zenginleşen bir sanayici ile onun kurduğu vakıf arasındaki ilişkiler, vakfın kuruluş amaçlarını doğrulayacak şekilde bizlerle paylaşılamaz mı?
Evet, Bir Arada Yaşarız Eğitim ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı, kısa adıyla Bayetav‘ın kurulduğu 13 Ekim 2020 tarihinden bu yana geçen 1,5 yılı aşkın sürede neler yaptığını vakfa ait internet sitesi ile Facebook, Twitter ve Instagram gibi sosyal medya hesaplarını incelediğimizde;
Online Zoom toplantısı olarak “Yaratıcı Problem Çözme Programı: Çocukların Doğayla Bağlarını Nasıl Güçlendirebiliriz?“, Bir Arada Yaşarız Söyleşileri kapsamında “Bir Arada Yaşamak Paneli“, “Birey, Cemaat ve Toplum“, “Eğitimde Çok Kimliklilik: Fırsatlar ve Zorluklar“, “Gıda, Ekoloji ve Toplumsal Barış” toplantılarının,
Toplantı olarak “Nörobilim: Öğrenmeyi Yeniden Konuşmak“, “Psikoloji: İnsan Ruhunun Dinamikleri” ve “Hayvan Etiği ve Feminizm“, “Siyasi Ekoloji” toplantılarının,
Araştırma olarak Konda ve SAM Araştırma ile birlikte yapılan “Türkiye’de Bir Arada Yaşarız” ve Bayetav olarak tek başına yapılan “İzmirli Olmak” araştırmalarının,
Sergi olarak Novidies Medya Kültür Sanat A.Ş. ile birlikte yapılan “1900’lerden 2000’lere Mekanlar ve İnsanlar” sergisinin”,
Atölye çalışması olarak çoğu çocuk ve gençlerle yapılan “Bulutlarla Yolculuk“, “Plastiklerin İleri Dönüşümü“, “Geçmiş ile Gelecek“, “Beni Ben Yapan Şeyler“, “Sanatta Terapi” ve “Renklerin Dansı” isimli atölye çalışmalarının,
Söyleşi olarak “İzmir, Farklılıklarla Bir Arada Yaşamak” ve “İzmirlilik Kimliği var mı?” söyleşilerinin,
Konser olarak Salut de Smyrne Grubu‘nun ve İnci Vakfı Çocuk Orkestrası‘nın konserleri ile Bornova Belediyesi ile işbirliği içinde Muammer Ketencoğlu, Ahura Ritim Topluluğu, Şudabap, Saksafoncu Hasan Dayı ve Orgcu Murat ve Agora Minör konserlerinin,
Sinema söyleşisi olarak İzmir Sinema Evi ile birlikte Bayetav Sinema Söyleşilerinin ,
Etkinlik olarak Ege Çağdaş Eğitim Vakfı (EÇEV) ile birlikte “Genel Ruh Sağlığına Giriş ” başlıklı etkinliğin,
Eğitim çalışması olarak Kemalpaşa Belediyesi ile birlikte “Etkili Anne Baba Eğitimi” başlıklı çalışmanın yapıldığı,
Bayetav Koordinatörü Prof. Dr. Ferhat Kentel‘in Mültecilerle Dayanışma Derneği‘nin İzmir Kent Konseyi‘nde düzenlediği “Türkiye’de ve Dünyada Mülteci olmak” başlıklı panelde ve İzmir Büyükşehir Belediyesi ile BM Mülteciler Yüksek Komiserliği tarafından düzenlenen “Ayrımcılığa Karşı Yeni Bir Söylem ve Bir Arada Yaşam Politikaları Paneli“nde Prof. Dr. Melek Göregenli ve Prof. Dr. Sevda Alankuş ile birlikte konuşmacı olarak yer aldığı,
Ayrıca Bornova Halk Eğitim Merkezi, İnci Vakfı, Ege Kültür Derneği, Eğitimde Görme Engelliler Derneği ve Derin Yoksulluk Ağı ile görüşmeler yapıldığı söylenmekte…
Şimdi gelelim Bayetav‘ın genel koordinatörü Prof. Dr. Ferhat Kentel konusuna….
Prof. Dr. Ferhat Kentel 2010 yılında yapılan ve Fethullah Gülen‘in “Mezardakilere bile evet oyu kullandırmak lazım” dediği Anayasa referandumunda, “yetmez; ama evet” diyerek kabul oyu veren ve bunun için kampanya düzenleyerek halkın da bu şekilde davranmasını isteyen yazar Orhan Pamuk, sosyolog Nilüfer Göle, tarihçi Edhem Eldem, ekonomist Seyfettin Gürsel, siyaset bilimci Ahmet İnsel, siyasetçi Ufuk Uras, gazeteci Abdurrahman Dilipak, siyasetçi Abdüllatif Şener, yazar Adalet Ağaoğlu, yazar Ahmet Altan gibi bir kısmı yurt dışında yaşayan bir kısmı da iktidarın dümen suyunda dolaşan liberallerden sadece biri…
2010-2021 yılları arasında 11 yıl süreyle başbakan Ahmet Davutoğlu‘nun kurduğu Şehir Üniversitesi‘nde görev yapan ve bu üniversitenin kapatılması üzerine İzmir‘e göç edip kendi ekibiyle birlikte Bayetav‘ın genel koordinatörlüğünü üstlenen ve kendisi gibi liberallerle birlikte toplantı toplantı gezip mültecilik, ayrımcılık, bir arada yaşama ve eğitim gibi konular üzerinden İzmir‘e ısınmaya çalışan, böylelikle “yetmez ama evetçi“leri unutmayan İzmir‘in ve İzmirlinin kendisini kabul etmesini uman; ayrıca, 1 Eylül 2020 tarihli Jineps gazetesindeki yazısıyla halen “On yıl sonra yetmez ama evet” demekte ısrar eden bir politikacı.
Evet, sonuç olarak karşımızda İzmir açısından sessiz sedasız gelişen iki önemli olay var: 2017-2021 dönemini kapsayan 4 yıllık sürede yaptığı başarılı üretim, planlama, satış pazarlama ve ihracat hamlesi ile dünya lideri olduğunu söyleyen bir aromalı nargile tütün fabrikatörü ve bu patronun kurduğu vakıfta bir araya gelen “yetmez ama evetçi” bir ekip… “Amerikan rüyası” gibi inandırıcı olması beklenen, aromalı nargile tütünü sayesinde bir araya gelen garip bir ekip ve bu ekibin yeni İzmir maceraları…