banner2

İletişim Başkanı Altun: Savaş ve terör propogandasıyla mücadele etmek önceliklerimiz arasında

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, savaşların bugünün dünyasının acı gerçekleri olduğunu ifade ederek, "Türkiye olarak ulusal güvenliğimizi tahkim etmek ve farklı coğrafyalardaki insani trajedileri önlemek kadar, savaş ve terör propagandasıyla mücadele etmek de önceliklerimiz arasındadır." dedi.

Gündem 27.10.2022, 15:00 27.10.2022, 16:09
Abone ol
İletişim Başkanı Altun: Savaş ve terör propogandasıyla mücadele etmek önceliklerimiz arasında

İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Anadolu Ajansı (AA) Genel Müdürlüğünde düzenlenen "Savaş Muhabirliği ve Kriz Bölgelerinde Habercilik Forumu"nda konuştu.

SAVAŞLAR BUGÜNÜN DÜNYASININ ACI GERÇEKLERİ 

Savaş ve çatışma bölgeleri ile kriz alanlarında görev yapacak habercilere yönelik düzenlenen eğitimlerin önemli bir ihtiyaca karşılık geldiğine işaret eden Altun, savaşlar, çatışmalar, gerilimler ve krizlerin, bugünün dünyasının acı gerçekleri olduğunu dile getirdi.

"Keşke savaşlar olmasa, keşke çatışmalar, kriz bölgeleri olmasa ve bu alana mahsus bir gazeteciye ihtiyaç duymasak. Fakat çatışmalar, krizler, savaşlar, dünyamızın, çağımızın acı gerçekleri" diyen Altun, modern dönem savaşlarının yaşandığı bir dönemde, acıları belgelemenin, muhabirlik yapmanın daha zor olduğunu vurguladı.

'SAVAŞ MUHABİRİNİN YAPMASI GEREKEN ŞEY HAKKANİYETLİ ŞAHİTLİKTİR'

Bugün, krizlerle ve belirsizliklerle dolu, sert çatışmaların olduğu küresel bir çağın yaşandığına dikkati çeken Altun, bu çağda savaşları, krizleri, küresel ve bölgesel aktörler arasındaki gerilim ve çatışmaları en doğru şekilde haberleştirmenin en zorlu gazetecilik faaliyetlerinden olduğunu belirtti.

Bu gazetecilik faaliyeti için özel bir eğitime ve uzmanlığa ihtiyaç olduğunu dile getiren Altun, sözlerini şöyle sürdürdü:

Zira söz konusu gazetecilik faaliyeti olağanüstü koşullarda, güvenlik endişesinin had safhada olduğu, mesleki araç ve gereçlere ulaşma imkanlarının dahi oldukça kısıtlı olduğu ve yoğun psikolojik baskının hükmettiği ortamlarda gerçekleşiyor. Kriz, çatışma ve savaş bölgelerinde şahit olduğunu aktaracak teknik araçları doğru kullanmaktan, kendini tehlikeye atmamaya ve canını korumaya kadar birçok başlıkta hassasiyet göstermek gerekiyor. Diğer taraftan savaş ve kriz dönemleri manipülasyona, algı operasyonlarına, dezenformasyona da en açık olunan dönemler. Elbette bir gazeteci için savaş propagandasına alet olmamak, zulüm politikalarına hizmet etmemek de temel bir düstur olmalıdır. Irak'tan Suriye'ye 'embedded' yani 'iliştirilmiş' gazeteciliğin sebep olduğu tahribatları tarihimizde gördük, şahitlik ettik. Oysa bir savaş muhabirinin yapması gereken şey hakkaniyetli bir şahitliktir.

'BİR FOTOĞRAF SAVAŞIN SEYRİNİ DEĞİŞTİREBİLİR'

Savaşı, kriz bölgelerini haberleştirme faaliyeti yürütenlerin en temel meselesinin "hakkaniyetli şahitlik" olması gerektiğini vurgulayan Altun, bu "hakkaniyetli şahitlik" ile yazılacak her kelimenin, çekilecek her karenin nasıl etkiler oluşturabildiğini gördüklerini aktardı.

Bir fotoğraf ve görüntünün, savaşın yarattığı acı ve tahribatı gözler önüne sererken, bazen de savaşın seyrini değiştirebildiğine işaret eden Altun, şu görüşleri paylaştı:

Aslında ben Johan Galtung gibi 'savaş muhabirliği' yerine 'barış muhabirliği' tanımlamasının daha doğru olduğunu düşünüyorum. Çünkü vicdan sahibi gazeteciler savaşların, çatışmaların, krizlerin sonlanmasına katkı sağlayabilir ve böylece aslında barışın tesisine hizmet ederler. Yine, bakınız, Thomas Hanitzsch 'savaş gazeteciliğinin sadece cephedeki şiddeti haberleştirdiğini, barış gazeteciliğinin cephedeki gelişmeler yanında yaşanan çatışmaların arka planını, bağlamını, seyrini kamuoyuyla paylaşmaya çabaladığını, dolayısıyla savaşın derinleşmesine değil, barışın tesisine hizmet edebileceğini' ifade eder. Bizler, mutlak surette çatışmaları, savaşı, şiddeti körükleyen bir haber diliyle değil, her ne olursa olsun savaşın gerçek yüzünü ortaya seren, barışın tesisine hizmet eden bir haber diliyle mesleki faaliyetlerimizi sürdürmek durumundayız. Bu mesleğin aynı zamanda farklı bölgelerdeki insani dramlara yönelik küresel bir farkındalık oluşmasına imkan sağlayabildiğini de göz ardı etmemek durumundayız.

Yunanistan'ın Ege'de insanlık dışı muamelelerine maruz kalan göçmenlerin yaşadığı trajediyi dünya kamuoyunun dikkatine getirmeyi "barış gazeteciliği" kapsamında değerlendirdiğini belirten Altun, Ege'de bu kapsamda faaliyet gösteren medya temsilcilerini tebrik etti.

''ERDOĞAN'IN BARIŞ DİPLOMASİSİ 'BARIŞ MUHABİRLİĞİNE' ÖNEMLİ BİR VİZYON SUNDU''

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Rusya-Ukrayna savaşından Kıbrıs meselesine, mülteci sorunundan insani krizlere, geniş bir yelpazede yürüttüğü barış diplomasisinin "barış muhabirliğine" önemli bir vizyon sunduğuna dikkati çeken Altun, şöyle devam etti:

Türkiye olarak ulusal güvenliğimizi tahkim etmek ve farklı coğrafyalardaki insani trajedileri önlemek kadar, savaş ve terör propagandasıyla mücadele etmek de önceliklerimiz arasındadır. Doğru haberi, doğru kanallarda, güvenilir bir şekilde, en hızlı tarzla muhatabına ulaştırmak da bu çabamızın bir yansımasıdır. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ülkemizin büyük bir kararlılıkla yürüttüğü terörle mücadelenin bir boyutunu da sistematik dezenformasyonla ve yalan terörüyle mücadele oluşturuyor. Çünkü Türkiye'nin etkin operasyonlarıyla mücadele ettiği terör örgütleri ve ne yazık ki bu örgütlerin propagandasını üstlenen unsurlar yalana, iftiraya, dezenformasyona sarılıyor. Terörü kaynağında kurutma stratejisiyle attığımız adımların ve bunların neticelerinin güçlü bir şekilde anlatılmasının yanında, ulusal ve uluslararası boyutta kara propagandaya karşı koymak adına yoğun bir çaba sarf ediyoruz.

'SİSTEMATİK YALAN VE DEZENFORMASYONA GEÇİT VERMEDİK'

Zaman zaman özellikle Batı medyasında gazeteciliğin yerine taraftarlığın geçtiğine değinen Altun, ilgili devletler için kullanışlı olan grupların adeta pazarlandığını, kullanışlı olmayanların ise yok sayıldığını veya karalandığını gördüklerini ifade etti.

Bu eğilimi özellikle Türkiye'nin, Suriye'nin kuzeyinde icra ettiği terörle mücadele operasyonlarında net bir şekilde müşahede ettiklerini aktaran Altun, "Terör örgütleriyle hareket eden bazı basın mensupları buradan provokatif ve gerçeklerden kopuk yayınlar yaparak çıkar elde ettiler. Bazıları daha yüksek meblağlar karşılığında yeni sözleşmeler yaptı. Biz bunların kim olduğunu çok iyi biliyoruz. Terör örgütünü hareket edemez hale getiren kararlılıkla, sistematik yalan ve dezenformasyona da geçit vermedik, vermeyeceğiz." diye konuştu.

Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!