ABD TÜRKİYE’Yİ TEHDİT ETTİ
SAKIN SÜPER GÜÇ OLMA!
AMA BİZ TÜRKİYE KÜRESELLEŞMESİ’NDEN SÖZ EDİYORUZ
ABD Genelkurmay Başkanı Meark Milley; “Üç Süper güçlü bir dünyadayız” demiş.
Bir şey daha söylemiş;
“Bazı bölge ülkelerinin kendi bölgelerinde oynadığı rolü artırmaya başlaması ve ön plana çıkması durumu daha da karmaşık hale getiriyor. İlerleyen dönemde bazıları Süper Güç statüsü talep edebilecek."
BÜTÜN SIRLAR BU CÜMLEDE
Bu iki cümle o kadar önemli ki…
Dünyanın son otuz yılda yaşadıklarının, Türkiye iç politikasındaki her şeyin, son seçimde içeride kurdukları “iç işgal cephesi”nin bütün sırları bu konuşmada.
Gelin birlikte bakalım. Bakalım da Türkiye’nin birkaç adım sonrasını görelim. Ama ihanetleri de tek tek not alalım.
Sabredin ve okuyun..
1990’lar.. Sovyetler çöktü. Batı en büyük düşmanını alt etti. Artık küresel düzeyde patron ABD ve Avrupa’ydı. Hiçbir güç onlara karşı gelemezdi. Doğu-Batı diye bir şey kalmamıştı. Tek Dünya Batı’ydı. Dünyayı paylaşacaklardı. Batı küreselleşmesi insanlığın son noktası olacaktı.
Diğer milletlerle ortak bir dünya kurma yerine, korkunç bir açgözlülükle, baskıyla, gözü dönüşlükle bütün ülkelere müdahalelere başladılar.
DİNLERE BİLE MÜDAHALE ETTİLER
Her ülkenin rejimini, siyasetini, toplumsal yapısını, kültürünü hatta dinini yeniden tanımlıyorlardı.
Her ülke, her millet ABD patronluğuna uygun hale getirilecekti.
Ülkelerin kaynakları üzerinden müthiş bir talan başladı. Kaynağını paylaşmayan işgal ediliyor, mahvediliyordu.
Yeni Amerikan Yüzyılı ilan ettiler. Kendilerini dünyanın tek sahibi ilan ettiler. NATO ile Rusya’yı çevreliyor, Asya-Pasifik ülkeleriyle Çin’i dizginliyor, Orta Asya’ya yoğunlaşarak Çin-Rusya arasına giriyorlardı.
Ama en yıkıcı darbeyi Müslüman dünyaya vurdular. Ortadoğu’dan Güney Asya’ya, Kuzey ve Orta Afrika’dan Kafkaslar’a ve Balkanlar’a “adı konulmamış” bir işgal başlattılar.
Ülkeleri işgal ettiler, milyonları öldürdüler, işkence merkezleri kurdular, medeniyet savaşları kurguladılar, iç savaşlar çıkardılar, darbeler yaptılar, etnik ve mezhep çatışmaları provoke ettiler, rejimler değiştirdiler, haritaları yeniden çizdiler.
NEDEN BİZE ÇOK SALDIRDILAR?
Çünkü, İslam Orta Kuşak yeryüzünün merkeziydi. Atlantik’ten Pasifik kıyılarına kadar dünyanın eksenini oluşturuyordu. Buradan bir güç asla çıkmamalıydı. Çıkarsa dünyanın eksenini değiştirecekti. Müslüman dünya politik olarak çok aktifti. Bir uyanış asla olmamalıydı. Öncelikle bu kuşak ezilmeliydi. Ve ezdiler…
Bütün bunları açık açık ve büyük bir pervasızlıkla yaptılar.
İslamcı Terör ve terörle mücadele diye 21. yüzyılın en büyük yalanını ürettiler. Bütün Müslüman ülke yönetimlerini bu savaşta seferber ettiler. Artık ülkeler kendi insanlarıyla savaşıyordu.
Kendileri terör örgütleri kuruyor, ülkeleri bölüyor, işgali hazır hale getiriyor, sonra da o ülkeyi terörle mücadeleye destek vermediği gerekçesiyle cezalandırıyorlardı.
Ülkelerin siyasetçileri, devlet adamları, bu küresel fırtına karşısında tir tir titriyor, kimileri de onların ileri karakolları gibi kendi ülkelerine, tarihlerine, kimliklerine karşı gönüllü savaşıyordu.
İNSANLIĞI UYANDIRAN NEYDİ?
Ama dünya aslında öyle değildi. Eski medeniyetler, tarih yapan milletler uyanmaya başladı. İddialarıyla, haritalarıyla geri dönmeye başladı.
Batı öyle bir nefret uyandırmıştı ki, bu nefret milletleri kendine getirmeye başladı. Daha 2000’lere gelmeden ABD’nin büyük tezi çöktü. Yeni Amerikan Yüzyılı, Tek Kutuplu Dünya tezleri çöktü.
“Eski Dünya”, imparatorluklar coğrafyası milletler sessiz ve kararlı biçimde geri döndü. Onlar döndükçe Batı’nın bütün büyüsü bozuldu. İtibarı düştü. Dünyanın merkezi olma özelliğini yitirdi. İnsan kaynağı, sermaye, teknoloji, güç Batı’nın elinden çıkmaya başladı. Dünyanın ağırlık merkezi sarsıcı biçimde değişir oldu.
OSMANLI MODELİ DEĞİL ÇOK DAHA ÖTESİ
Türkiye, olağanüstü bir kararlılıkla, mücadele ile, Selçuklu-Osmanlı-Türkiye Cumhuriyeti devletler sürekliliğini önce bölgesel güce yükseltti. Sonra Süper ülke, Süper Güç tezlerini öne çıkardı.
Coğrafyası ile yükselerek, Orta Asya, Ortadoğu, Kuzey ve Doğu Afrika, Balkanlar, Kafkaslar coğrafyasında sürpriz bir çıkış yaptı.
Türkiye’nin kararlılığı konjonktürel değildi. Tarihsel kodlarını, iddialarını, haritalarını, bölgesel ortaklıklarını, kardeşliklerini, akrabalıklarını öne çıkarıyor, bir 21. Yüzyıl Yol Haritası’nda yürüyordu.
Türkiye aslında coğrafya yükselişi istiyordu. Küresel sistemi sonuna kadar sorguluyor, zorluyor, çok ağır eleştiriler yapıyor, ulaşabildiği bütün ülkeleri harekete geçirmeye çalışıyordu.
Bu bir Osmanlı modeli değildi. Çok daha öte bir şeyin hazırlığı yapılıyordu. Dış politikada, ekonomide, güvenlikte, toplumsal mobilizasyonda, içerideki sistemik dönüşümde, coğrafyadaki çatışma alanlarını kapatmada, Batı müdahalelerini önlemede Türkiye bütün ezberleri bozuyor, yepyeni ve güçlü şeyler söylüyordu.
BATI TÜRKİYE’Yİ TEHDİT GÖRDÜ. BAKIN NELER YAPTI?
Bunu gördüler. Önleme çalıştılar. Gezi terörü bunun için yapıldı. Bir Batı müdahalesiydi. 17-25 Aralık bunun için yapıldı. Bir Batı müdahalesiydi. 15 Temmuz doğrudan ve çok ağrı bir saldırıydı. Bir Batı müdahalesiydi. ABD ve NATO bizi vurdu.
Ve en son, “Altılı Masa” kurarak son müdahaleyi yaptılar. Türkiye’yi kontrollerinde tutup, bütün bu iddialardan vazgeçirmek için siyasi partiler, terör örgütleri, sermaye, ne kadar Batı tarafından kurulup yetiştirilen yapı, çevre varsa tek bir masada toplayıp içeriden müdahale ettiler.
Bu yüzden o Masa bir iç işgal masasıydı. ABD ve Avrupa adına içeriden müdahale cephesiydi. Ülkemize, vatanımıza, tarihimize ve bütün geçmiş ve gelecek iddialarımıza o Masa üzerinden saldırdılar.
Büyük tarih sıçramasını engellemeye çalıştılar. O Masa’dakiler asla masum değildi.
İŞTE YİNE TEHDİT ETTİLER
Yine Başaramadılar. Suriye ve Irak üzerinden, Güney’den kuşatanlar da ABD ve Avrupa’ydı. İçeriden müdahale edenler de onlardı. Şuan Ege adaları ve Gümülcine’de yığınak yapanlar da onlar. Aynı savaşı devam ettiriyorlar.
ABD Genelkurmay Başkanı doğru söyledi. Dünya artık çok kutuplu. ABD bunlardan sadece bir tanesi. Ama Üç Süper Güç’le sınırlı kalmayacak. O “Bazı ülkeler” dediği ise açıktan Türkiye. Tehdit ediyor. “Bu işe kalkışma” diyor. “Durdururuz” diyor.
Durduramadınız ve durduramayacaksınız.
“SÜPER GÜÇ”, “SÜPER KUŞAK” NE DEMEK!
Türkiye bir Süper Güç olacak. Dünya bir Türkiye Küreselleşmesi’ne tanık olacak. Bu kaçınılmaz bir tarihi akıştır.
Şunu da ekleyeyim:
Türkiye’nin “Süper Ülke” olabilmesi için; Orta Asya’dan Kuzey Afrika’ya uzanan bir “Süper Kuşak” inşa edilebilmesi için;
“Coğrafya içi çatışma” kapılarının kapatılması, ülkelerimizi yok eden iç çatışmaların bitirilmesi, Batı’nın ülkelerimize müdahalesinin önlenmesi şarttır.
Kriz yönetimlerinin, çözüm arayışlarının, barış inisiyatiflerinin, Batı’nın nüfuz alanının dışına taşınması şarttır.
Bunun için de; coğrafya içi ekonomik ortaklıkların, siyasi, stratejik ortaklıkların, güvenlik ortaklıklarının ve ortak askeri birliklerin, sivil kurumların oluşturulması şarttır.
Türkiye; 21. Yüzyılı “Türkiye Yüzyılı” yapacaksa, coğrafya barış ve refah yüzyılı yapacaksa, bir “Bölgesel Küreselleşme Aklı”nın harekete geçirilmesi, esaslı kurumların ve ortaklıkların inşa edilmesi şarttır.
ÜÇ KORİDOR, BEŞ DENİZ
Ve bu olacak.
“Süper Türkiye’yi” inşa edecek iki proje var;
Birincisi: Çin’den Avrupa’ya ulaşan, dünya ticaret koridorunu değiştiren, sarsıcı jeopolitik sonuçlar doğuracak olan, “harita değiştirme gücüne bile sahip, Türkiye’yi dünyanın merkezine yerleştiren “Orta Koridor”.
İkincisi: Türkiye’den Basra Körfezi’ne ulaşacak, Karadeniz’i Hint Okyanusu ile birleştirecek, Türkiye’yi Müslüman dünyanın merkezine yerleştirecek Kuzey-Güney Koridoru…
Hazar, Karadeniz, Akdeniz, Kızıldeniz, Basra Körfezi…
Üçüncü bir koridor da; Kızıldeniz’e, Doğu Afrika’ya olabilir. İkisi inşa ediliyor. Üçüncüsü de inşa edilecektir.
Kişisel olarak; yüzyılları etkileyecek, güç haritalarını yeniden çizecek bu projelere gönüllü olarak katkıda bulunmayı isterdim…