Düşmanlık kökleşti
ABD ile Türkiye arasında kriz konuları o kadar çok ve düşmanlık o denli kökleşti ki, Erdoğan ve Biden'ın Brüksel'de ne konuşacağı merak ediliyor.

1-ABD, TÜRKİYE GÜNEYİNDE PKK DEVLETİ İSTİYOR
Washington, İran sınırındaki Kandil'den Suriye'nin Afrin ilçesine, sonra İdlib üzerinden Akdeniz'e çıkan bir PKK devleti konusunda çuvalladı. Türkiye'nin birbiri ardına askeri harekâtları bu projeyi çöpe yolladı. Ancak ABD, terör örgütü PKK/YPG kanalıyla halen Suriye'nin yüzde 35'ini kontrol ediyor. Üstelik örgüte tahsis edilen alan, Karkamış'tan Cizre'ye dek 400 kilometre boyunca Türkiye sınırında uzanıyor. Akdeniz'e açılma projesi suya düşmüş olsa da Pentagon, Suriye masasından kalkmamak için buradaki işgali sürdürmeye kararlı. Bu motivasyon, terör örgütüne De-Facto devletin kapılarını açıyor. İşgal altındaki bölgelerin petrolünü çıkarmak için Amerikan şirketlerinin Şam'la değil, PKK ile anlaşma imzalaması mevcut durumu en iyi anlatan gelişmelerden biri oldu.
2-TERÖRİSTLERDEN MÜTEŞEKKİL ORDU KURUYORLAR
Amerikalılar, başta 'General Mazlum' diye hitap ettikleri Ferhad Abdi Şahin olmak üzere PKK/YPG'nin elebaşlarını el üstünde tutuyor. Suriye'deki işgal bölgesini neredeyse haftada bir ziyaret eden diplomatlar, PKK'nın tüm ihtiyaçlarını karşılamak için seferber oluyor. ABD Kongresi bu teröristlerin istedikleri zaman Washington'da ağırlanabilmelerine olanak tanıyacak vize muafiyeti konusunu sürekli gündemde tutuyor. Joe Biden'ın Orta Doğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü olarak atayıp tek sorumlu yaptığı 'PKK CEO'su' Brett McGurk ise örgüte 'en az 100 bin kişilik ordu' kurma yolunda Suriyelilerin çocuklarını zorla silah altına aldırtmaya devam ediyor. Bu arada Pentagon'un PKK'ya silah-mühimmat desteği hiç kesilmedi; şimdiye dek 60 bini aşkın TIR dolusu silah ve diğer gereçler için Amerikalıların cebinden yılda 700 milyon dolar çıkıyor.
3-FETÖ'YÜ KORUMAYA VE KULLANMAYA DEVAM
15 Temmuz 2016'da Fetullahçı Terör Örgütü aparatıyla Türkiye'yi işgal girişimi akim kalan Washington, aradan geçen 5 yılda örgütü koruyup kollamaktan hiç vazgeçmedi. Başta Fetullah Gülen olmak üzere FETÖ elebaşlarının neredeyse tamamı ABD topraklarında barınıyor. Ankara'nın, teröristlerin iadesi için yüzlerce kilo belgeyle ilettiği resmi talepler bugüne dek karşılık bulmadı. FETÖ üyelerini iade etmek bir yana, onlara dünya genelinde etkili olduğu bütün ülkelerde gayriresmi koruma sağlayan Amerikalılar, Ankara'ya karşı örtülü yahut açık pek çok operasyonda Fetullahçıları kullanıyor. Barack Obama döneminde gerçekleşen 15 Temmuz darbe girişimi sırasında başkan yardımcılığı koltuğunda oturan Joe Biden şimdi Beyaz Saray'ın 1 numarası sıfatıyla FETÖ'nün baş hâmisi konumunda.
4-S-400 DAYATMASI, F-35 VE SİLAH AMBARGOLARI
Bir savunma sistemi olan ve ancak saldırma niyeti taşıyanları rahatsız edebilecek S-400 konusu, ABD'nin Türkiye'ye vesayetçi bakışını ortaya koyan başlıklardan biri oldu. Hava savunma sistemlerinin Rusya'dan alındığı günden beri Ankara'ya baskı yapan Washington tarafı, "S-400'ü çöpe atın", "Üzerinden traktörle geçin", "Karadeniz'e gömün" gibi tuhaf önerilerden hiç vazgeçmedi. Türklerin egemenlik hakkını görmezden gelen bu vesayetçi tavır, Ankara'nın geri adım atmamasıyla birlikte daha hırçın bir şekle büründü: Türkiye, üretim ortağı olduğu F-35 savaş uçağı projesinden çıkarıldı. Mülkiyeti TSK'da olan, parası ödenmiş 6 adet F-35 teslim edilmedi. Uçaklar Kongre onayıyla ABD Hava Kuvvetleri'ne devredildi. Türk şirketlerinin F-35'e parça üretimi kısıtlanırken, aynı zamanda savunma sanayii ürünlerine de ambargo uygulandı. ABD, Türkiye'ye silah tedarik eden ülkelere de bundan vazgeçmeleri için baskı uyguladı.
5-FİNANSAL SALDIRILAR HIZ KESMEYECEK
Joe Biden'ın selefi Donald Trump, "Suriye'de daha ileri gidersen ekonomini mahvederim. Bunu daha önce yaptım" cümleleriyle tehdit mektubu yazmış, bu mektup ABD'nin Türkiye'ye yönelik finansal saldırılarının ilk elden ifşası olmuştu. Türk ekonomisi, dolar kuruna yönelik spekülatif ataklara karşı defalarca kez sınanmış ve bu finansal saldırılar para piyasasındaki kırılganlık nedeniyle ekonomiye zarar vermişti. Beyaz Saray taleplerine direnen Ankara'nın Biden yönetimi imzalı yeni finansal ataklarla karşılaşması bundan sonra da hiç şaşırtıcı olmayacak.
6-SOĞUK SAVAŞ VESAYETİ BİTELİ ÇOK OLDU AMA...
Soğuk Savaş dönemi vesayet ilişkisinin sürdüğünü düşünen Beyaz Saray yönetimi, kritik bazı davalarda yargıya müdahale girişimlerinden de vazgeçmedi. 6-8 Ekim 2014 olaylarının fitilini ateşleyen HDP eski eşbaşkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın davaları başta olmak üzere, Gezi eylemlerinin finansörlüğünü üstlenen ve o dönem ABD Büyükelçiliği ile irtibatlı Osman Kavala konusunda açık pozisyon almaktan geri durmadı. Mesajlarında sık sık hukukun üstünlüğü ve kuvvetler ayrılığı ilkelerine atıf yapan Washington, konu FETÖ elebaşının iadesine geldiğinde tam tersi bir pozisyon aldı.
7-YUNAN TOPRAKLARI ABD GARNİZONU
ABD ordusu, Türkiye'nin güney sınırında PKK/YPG ile varolmaya çalışırken batıda ise Yunanistan'ı kurduğu üslerle garnizona çevirdi. Dedeağaç'tan Larissa'ya, Mora'dan Girit'e dek irili ufaklı pek çok üssü aktif şekilde kullanan Pentagon, Girit'teki tatbikatlarda Rus-300 sistemini Yunan ordusuyla ortak kullanıyor. Trakya'da Türkiye hududuna çok yakın konumdaki Dedeağaç'ı radar sistemleri ve helikopterlerle donatan Conilerin kuzey-güney hattında varlık gösterdiği Ege'de bu yoğun tahkimatı hangi ülkeye karşı yaptığı merak konusu oldu. Nitekim 2018 yılında Amerikalı amirallerin yazdığı 'Fleet Tactics and Naval Operations' (Donanma Taktikleri ve Deniz Harekâtı) adlı kitapta 'Ege Savaşı' başlıklı bir bölümün açılması ve orada Türk-Yunan gerilimli sonrası ABD 6. Filosunun Atina saflarında Türkiye ile savaşacağının anlatılması, Ege'deki askeri tahkimatla aynı döneme denk gelince büyük tartışma yaratmıştı. Sözkonusu kitabın önsözünde dönemin ABD Deniz Kuvvetleri Komutanı John M. Richardson'ın imzası bulunuyor.
8-İSRAİL ORADA DURURKEN ÇÖZÜMDEN KİM BAHSEDEBİLİR
Ve tabii ki İsrail... ABD’nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki politikaları büyük ölçüde Tel Aviv tarafından belirleniyor. Yakın çevresinde güçlü herhangi bir devlet istemeyen siyonist rejim, o ünlü ‘vâdedilmiş topraklar’ hedefine daha kolay ulaşabilme yolunda Nil’den Fırat’a dek milletleri parçalama ve şehir devletçikleriyle örülü yeni bir coğrafya inşa etme uğraşı veriyor. 19. yüzyıl başından beri Filistinlileri yurtlarından zorla çıkarmaya devam eden Yahudiler, ABD’nin bir önceki başkanı Donald Trump’ın ölçüsüz desteğinden cesaret bularak Müslümanların ilk kıblesi Kudüs’ü ‘başkent’ ilan etme cüretini gösterdi. Filistin’de süren zulüm, Mescid-i Aksa’yı tahrip hamleleri, Gazze’nin dünyanın en büyük açık hava hapishanesi olarak ablukada kalışı, Türkiye’nin İsrail’le problemlerinin öyle kolayından çözülemeyeceğini gösteriyor. Ankara, Tel Aviv’le yaşadığı her gerilim sonrası çok geçmeden karşısında ABD’yi buluyor.