Yeraltı sığınakları kazılıyor! 3. dünya savaşı hazırlıkları başladı

Çin savaş hazırlıklarına başladı! Öyle ki Çin Devlet Başkanı Xi Jinping son açıklamasında net bir şekilde ordunun savaşa hazır olması gerektiğini ifade etti. Bu açıklamalarda bir kaç gün sonra ise Pekin'e sadece bir taş atımı uzaklıkta, yeraltı şehri kurulmaya başlandı.
Uydu görüntüleri, Çin'in başkentinin 25-30 kilometre güneybatısında inşası devam eden ürkütücü, geniş kompleksi ortaya çıkardı. Bu projenin ölçeği şaşırtıcı: Pentagon'un on katı büyüklüğünde, yaklaşık 1.500 dönümlük bir alanı kaplayan bir alan.
Bu sadece askeri bir tesis değil; toprak katmanlarının altında saklı, yapım aşamasında bir kale. Nükleer dayanıklı sığınakların sonunda şekilleneceği, dünyanın onlara atabileceği her şeye dayanacak şekilde inşa edilecekleri alanda devasa delikler var.
Resmen, bu kompleks PLA için savaş zamanında bir komuta ve kontrol merkezi olarak tanıtılıyor ve bunun nedenini görmek zor değil. Sitenin muazzam ölçeği, yeraltı unsurlarıyla birleştiğinde, hayatta kalmak için inşa edilmiş bir tasarıma işaret ediyor.
Uzmanlar, kompleksin bir dizi yeraltı düğümü, hatta belki de gizli bir metro sistemi içereceğini ve bunların hepsinin yeraltı geçitleriyle birbirine bağlanacağını düşünüyor. Bu sadece varlıkları korumakla ilgili değil; Çin'in savaş çabalarını gölgelerden koordine edebilecek, kendi kendine yetebilen, geçilemez bir merkez yaratmakla ilgili.
Operasyonun muazzam ölçeği akıl almaz. İnşaat sahasının kendisi 4 kilometreden fazla uzanıyor ve geniş ayak izi, tek bir arıza noktasından kaçınmak için temel altyapıyı dağıtmak üzere tasarlanmış. Tam kapasitede çalışan 100'den fazla vinçle, bunun küçük bir çaba olmadığı açık. Ancak ölçek ve gizlilik kaşları kaldırsa da, kamusal alanda bilgi eksikliği çok şey anlatıyor.
KUŞ UÇURTMUYORLAR
Çin hükümeti meraklı gözleri uzak tutmak için büyük çaba sarf etti: İHA'lar ve fotoğrafçılık kesinlikle yasak ve hatta yakınlardaki turistik yerler bile kilitlendi.
Ciddi ekonomik zorluklarla karşı karşıya olan bir ülkede, Çin'in konut geliştirme yerine bu büyüklükteki bir projeye kaynak aktarması ciddi sorular doğuruyor. Herhangi bir ticari veya konut amacının olmaması tek ve acil bir odaklanmayı akla getiriyor: savaş hazırlığı. Ve bu tek başına değişen jeopolitik manzarayı izleyen herkesin omurgasından aşağı ürperti göndermeli.
Bu sadece bir sığınaktan daha fazlası; bir açıklama. Çin sessizce savunmasını güçlendiriyor, bölgenin ve dünyanın geleceğini belirleyebilecek bir çatışmaya hazırlanıyor. Pekin yerin derinliklerine doğru kazdıkça, mesaj bundan daha net olamazdı: büyük bir şeye hazırlanıyorlar.
Çin ve Tayvan arasındaki artan gerginlik, askeri bir çatışma olasılığına ilişkin artan endişeleri tetikledi. Pekin'den gelen diplomatik ve ekonomik baskı artarken, son gelişmeler Çin'in stratejisinin örtülü nüfuzdan açık askeri hazırlığa doğru evrildiğini gösteriyor. Odaktaki bu değişim, Tayvan'a karşı daha saldırgan bir duruşa işaret ediyor olabilir ve bu da yakında açık bir çatışmayla sonuçlanabilir.
Çin'in stratejisinin merkezinde, Tayvan'ı topraklarının ayrılmaz bir parçası olarak gören "Tek Çin" politikasında ısrar etmesi yatıyor. Pekin, yeniden birleşmenin uzun vadeli bir hedef olduğunu defalarca vurguladı, ancak yıllar geçtikçe barışçıl çözüm için pencere daralıyor gibi görünüyor.
Başkan Xi Jinping'in son yıllardaki yorumları, Tayvan ile yeniden birleşmeyi görev süresinde temel bir hedef olarak gördüğünü gösteriyor. PLA'nın modernizasyonu ve Güney Çin Denizi'nde ve Tayvan'ın çevresinde giderek daha iddialı eylemleri, Çin'in bu hedefi daha doğrudan bir askeri düzeye taşımaya hazırlanıyor olabileceğini gösteriyor.
Tayvan ise, ABD ve diğer bölgesel güçlerle daha yakın bağlar kurarak askeri savunmasını sürekli olarak güçlendirdi. Tayvan'ın kendini savunma yetenekleri iyileşmiş olsa da, Tayvan ve Çin'in askeri gücü arasındaki fark hala önemli.
TAYVAN ATEŞ HATTINDA
Çin'in füze teknolojisi, siber savaş ve deniz yeteneklerindeki artan ilerlemeleri, olası herhangi bir çatışmanın stratejik karmaşıklığına katkıda bulunuyor. Hızlı ve ezici bir saldırı fikri, birçok analist için endişe kaynağı olmuştur, çünkü Çin'in askeri modernizasyonu, uluslararası destek gerçekleşmeden önce Tayvan'ın savunmasını potansiyel olarak zayıflatabilir.
Son yıllarda Asya-Pasifik'teki jeopolitik manzara önemli ölçüde değişti ve ABD, Tayvan'ın savunmasına olan bağlılığını yeniden teyit etti.
Hem askeri yardım hem de diplomatik destek anlamında Amerikan desteği Çin'in canını sıktı. Washington'ın bölgedeki silah satışları ve ortak askeri tatbikatlar da dahil olmak üzere son manevraları, Pekin'in hayal kırıklıklarını daha da yoğunlaştırdı.
Ancak Çin'in büyüyen ekonomik ve askeri nüfuzu, artık Washington'a doğrudan meydan okuyacak kadar cesaretli hissedebileceği anlamına geliyor. Her iki taraf da söylemlerini ve eylemlerini keskinleştirirken, Tayvan çok daha büyük bir çatışmanın ateş noktası haline gelebilir.
Çatışma potansiyelinin temel etkenlerinden biri uluslararası toplumun tepkisidir. Amerika Birleşik Devletleri de dahil olmak üzere birçok ülke Tayvan'ın güvenliğine olan bağlılıklarını yeniden teyit etmiş olsa da askeri müdahalenin gerçekliği çok daha karmaşıktır.
Çin, Tayvan'a karşı herhangi bir askeri eylemin, Japonya, Avustralya ve Hindistan gibi bölgesel güçlerin yanı sıra Amerika Birleşik Devletleri'ni de içine çekerek bir dizi jeopolitik yankıyı tetikleyeceğinin tamamen farkındadır. Daha geniş bir çatışma riski, durumu tırmandırma kararında ağır basacaktır.
Bu arada Tayvan, ortaklıklarını güçlendirmeye ve savunma yeteneklerini çeşitlendirmeye devam ediyor. Asimetrik savaş taktikleri, siber savunma ve gelişmiş füze sistemlerine yaptığı son yatırımlar, savunmanın yalnızca geleneksel kuvvetlere dayanmayacağının giderek daha fazla kabul edildiğini yansıtıyor.
Tayvan için zorluk, savunma ihtiyaçlarını hassas diplomatik pozisyonuyla dengelemekte yatıyor. Herhangi bir önleyici veya misilleme amaçlı askeri eylem, Tayvan'ı küresel toplumdan daha da izole ederek ciddi bir uluslararası tepkiye yol açabilir.
İleriye bakıldığında durum belirsizliklerle dolu. Çin askeri varlığını ve siyasi söylemini artırdıkça, Tayvan kendini jeopolitik bir fırtınanın merkezinde buluyor. Askeri bir çatışma olasılığı kaçınılmaz olmasa da giderek daha olası hale geliyor.
UÇAK GEMİSİ KATİLLERİ BÜYÜYOR
Pekin, Taipei, Washington ve daha geniş uluslararası toplum arasındaki dinamikler, gerginliklerin diplomatik olarak çözülüp çözülmeyeceğini veya bölgenin çatışmaya sürüklenip sürüklenmeyeceğini belirlemede önemli bir rol oynayacaktır. İlgili tüm tarafların yaptığı stratejik seçimler, bugün küresel güvenliğin en kritik çatışma noktalarından birinin gidişatını şekillendirecektir.
Geçtiğimiz on yılda Çin, askeri cephaneliğini modernize etmede önemli adımlar attı ve birçok alanda çeşitli gelişmiş silah sistemleri tanıttı. En dikkat çekici gelişmelerden biri füze teknolojisi alanında oldu.
Çin, "uçak gemisi katili" olarak bilinen DF-21D gemi savar balistik füzesi ve hem kara hem de deniz varlıklarını hedef alabilen DF-26 orta menzilli balistik füzesi de dahil olmak üzere hem balistik hem de seyir füzesi envanterini genişletti.
Ayrıca Çin, kara konuşlu füze stokunu önemli ölçüde artırdı; Çin Halk Kurtuluş Ordusu Roket Gücü'nün [PLARF] Hint-Pasifik bölgesindeki hedefleri vurabilecek yüzlerce gelişmiş sisteme sahip olduğu tahmin ediliyor.
Çin ayrıca, özellikle birkaç modern savaş gemisi ve denizaltının fırlatılmasıyla, deniz yeteneklerinde önemli ilerlemeler kaydetti. Son teknoloji radar ve füze sistemlerine sahip bir güdümlü füze destroyeri olan Type 055 destroyer, dünyanın en gelişmişlerinden biri olarak selamlandı.
Çin donanması ayrıca nükleer füzeler taşıyabilen Tip 094 Jin sınıfı da dahil olmak üzere nükleer güçle çalışan denizaltı filosunu genişletti. Bu gelişmeler, Çin'in deniz gücünü artırma ve Güney Çin Denizi'nde ve ötesinde etkisini gösterme yönündeki daha geniş bir çabanın parçasıdır.
Hava alanında Çin, hem gelişmiş savaş uçakları hem de uzun menzilli bombardıman uçakları geliştirmeye yoğun bir şekilde odaklanmıştır. 2010'larda hizmete giren J-20 gizli savaş uçağı, gelişmiş aviyonikler ve bir dizi sofistike silahla donatılmış olarak artık Çin'in hava üstünlüğü çabalarının temel taşıdır.
Bunun yanında Çin, havadan fırlatılan seyir füzeleri taşıyabilen modifiye edilmiş bir bombardıman uçağı olan H-6N'yi tanıttı ve bu da uzun mesafelerde güç yansıtma yeteneğini daha da artırdı. Ek olarak, Halk Kurtuluş Ordusu Hava Kuvvetleri [PLAAF] keşif ve hassas vuruşlar yapabilen CH-5 insansız hava aracının önemli bir varlık haline gelmesiyle insansız hava aracı stokunu artırıyor.
Son olarak, Çin'in siber ve uzay tabanlı savaşa odaklanması, düşman sistemlerini bozmak ve etkisiz hale getirmek için tasarlanmış yeni teknolojilerin geliştirilmesine yol açtı. Ülke, düşmanları izleme ve hedefleme yeteneğini güçlendirmek için askeri iletişim ve keşif uyduları da dahil olmak üzere uydu ağını genişletiyor.
Paralel olarak, Çin'in uydu karşıtı [ASAT] sistemlerine büyük yatırım yaptığı bildiriliyor ve testler ülkenin düşük Dünya yörüngesindeki uyduları yok etme veya etkisiz hale getirme yeteneğini gösteriyor. Bu ilerlemeler, Çin'in tüm modern savaş alanlarında hakimiyet sağlama ve kendisini küresel bir askeri güç olarak konumlandırma taahhüdünün altını çiziyor.
