Devasa denizaltıya güdümlü füze takviyesi! Yüzeye çıkmadan Cougar avlayacak!

Almanya savunma sanayisinin kalbinde yer alan iki dev, Thyssenkrupp Marine Systems ve Diehl Defense, denizaltı savaşının doğasını değiştirebilecek bir teknoloji geliştirmek için bir ittifak kurdu. IDAS (Denizaltılar İçin Etkileşimli Savunma ve Saldırı Sistemi) konsorsiyumundaki projeleri, yüzeye çıkmadan doğrudan denizaltından hava hedeflerine saldırabilen güdümlü füze üretmeyi amaçlıyor.
Söz konusu gelişme sadece denizaltı savunmasında devrim yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda denizaltıların, denizaltı karşıtı savaş helikopterleri gibi hava tehditlerine karşı gizliliğini koruyarak önemli bir stratejik avantaj da sağlıyor.
Füzenin arkasındaki teknoloji karmaşık ve yenilikçidir. Füze, bir denizaltının standart torpido tüplerinden fırlatılacak ve bu, denizaltıların hava saldırılarına karşı savunmasının geleneksel yollarından önemli bir sapmayı işaret ediyor.
Bu yöntem denizaltının su altı pozisyonunu korumasını sağlayarak tespit ve sonrasında saldırı riskini önemli ölçüde azaltır. Füze, bir torpido tüpüne sığacak kadar kompakt ancak hava hedeflerine karşı etkili olacak kadar güçlü ve teknolojik olarak gelişmiş olacak şekilde tasarlanmıştır.
Füzenin operasyonunun merkezinde navigasyon ve hedef edinme sistemi yer alacak. Hedefleri tespit etmek ve izlemek için kızılötesi sensörlerle donatılacak ve bu sayede sınırlı görüş veya hedeflerden aktif karşı önlemler koşullarında çalışabilecek.
SU ALTI SAVAŞINDA YENİ DÖNEM
Bu sensörler füzenin helikopterleri, insansız hava araçlarını veya diğer hava platformlarını, hızlı hareket etseler ve aktif manevra yapsalar bile takip etmesine olanak tanıyacak. Navigasyon sistemi ilk yönelim için GPS içerecek, ancak GPS'in bulunmadığı su altında, hedefe yaklaşmak ve vurmak için eylemsiz navigasyona ve aktif taramaya güvenecek.
Füzenin menzili, dikkate alınan bir diğer önemli özelliktir. Kesin rakamlar gizli kalırken, fikir füzenin önemli bir mesafedeki hava hedeflerine ulaşması ve denizaltının yakın tehdit bölgesinin dışında kalmasıdır.
Bu teknolojinin stratejik önemi abartılamaz. Bir denizaltının açığa çıkma riski olmadan hava hedeflerine saldırma yeteneği, su altı savaşının dinamiklerini değiştirecektir.
Bu, düşmanları denizaltı karşıtı savaş taktiklerini yeniden değerlendirmeye ve denizaltılardan karşı saldırı olasılığıyla başa çıkmaya zorlayacaktır. Bu teknolojiye olan ilgi uluslararası alanda çoktan yayılmış olup, potansiyel olarak uygulaması için yeni işbirliklerine ve lisans anlaşmalarına yol açmaktadır.
Şu anda füzenin geliştirilmesi aktif bir test ve simülasyon aşamasındadır. Bu testler, füzenin etkinliğini, güvenilirliğini ve emniyetini kanıtlamak için kontrollü bir ortamda denemeler ve çeşitli koşullar altında gerçek dünya fırlatmalarını içerecektir.
YÜZEYE ÇIKMADAN AVLAYACAK
Test aşaması şunları içerir:
– Kontrol Ortamı Testleri: İlk testler, su derinliği, sıcaklık ve tuzluluk gibi değişkenlerin geniş bir okyanus koşulları yelpazesini simüle etmek için hassas bir şekilde yönetildiği kontrollü ortamlarda gerçekleştirilir. Bu testler, füzenin torpido tüpünden konuşlanma, dengeyi koruma ve simüle edilmiş bir hava hedefine doğru gitme yeteneğini değerlendirir.
– Açık Su Denemeleri: Kontrollü ortam testlerinin ardından füze açık su denemelerine tabi tutulacaktır. Bunlar, farklı hava koşulları ve deniz durumları da dahil olmak üzere dinamik ortamlarda performansı değerlendirmek için füzeyi gerçek okyanus koşullarında bir denizaltından fırlatmayı içerir. Burada, füzenin fırlatma kararlılığı, uçuş yolu, hedef edinimi ve orta rota düzeltmeleri üzerinde durulur.
– Sistem Entegrasyon Testleri: Bunlar, füzenin denizaltının mevcut sistemleriyle ne kadar iyi entegre olduğunu, füzenin güdüm sistemi ile denizaltının muharebe bilgi merkezi arasındaki iletişimi ve mürettebatın muharebe senaryolarında füzeyi etkili bir şekilde yönetebilmesini ve yönlendirebilmesini sağlamayı içerir.
Sistemin operasyonel hale gelmesi için mevcut ve yeni denizaltı modellerine entegre edilmesi, mürettebatın eğitilmesi, muharebe senaryolarında etkin kullanımına yönelik stratejilerin geliştirilmesi gibi aşılması gereken birçok aşama bulunuyor.
Bu teknolojinin başarılı olması durumunda denizaltı savunmasında yeni standartlar belirlenecek, küresel askeri stratejiye etki edilecek ve denizaltı savaşları alanında daha büyük yeniliklere kapı açılacak.
Bu proje yalnızca denizaltı savunmasının nasıl düşünüldüğünü değiştirmeyecek, aynı zamanda yeniliklerin uzun süredir devam eden zorlukları nasıl yeni fırsatlara dönüştürebileceğini de gösterecek.
