Bu kez İngiliz medyası! Erdoğan hangisini başkan olarak ister: Kamala Harris mi Donald Trump mı?

Bu kez İngiliz medyası! Erdoğan hangisini başkan olarak ister: Kamala Harris mi Donald Trump mı?

Donald Trump ile Kamala Harris arasındaki başkanlık yarışının sonucu, Türkiye-ABD ilişkilerinin seyri açısından belirleyici olacak. Ankara'nın kime yakın durduğu konusu son dönemde çokça merak ediliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hangi adayı tercih edeceği sorusunu cevaplama peşine düşen yayın organı bu kez Londra merkezli Middle East Eye oldu.

5 Kasım'daki Amerikan başkanlık seçimlerine günler kala uluslararası basın Ankara'nın tercihinin ne olduğuna ilişkin nabız yokluyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Beyaz Saray koltuğunda Donald Trump'ı mı yoksa Kamala Harris'i mi görmek istediğine analizler son günlerde artış gösterdi. 

"Türkiye hangi adaydan yana?" sorusunun cevabını bulma peşine düşen yayınların sonuncusuna Londra merkezli Middle East Eye (MEE) imza attı. 

MEE'ye konuşan hükümet ve bürokrasi kaynaklarına göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, kabine değişikliğiyle ilgili son kararı vermeden önce ABD'deki seçim sonuçlarını bekliyor. 

Ankara'nın hangi adayı desteklediği konusunda ise alışılmadık bir ketumiyet hakim. Erdoğan'ın başkan adaylarına ilişkin kamuoyuna yansıyan tek teması, Pensilvanya'da silahlı saldırıya uğrayan Donald Trump'la telefon görüşmesi olmuştu. 

New York'taki BM Genel Kurulu toplantısı sırasında Erdoğan ile Kamala Harris arasında bir görüşme ayarlanmaya çalışıldığı iddia edilmişti, ancak bu iddia yetkililer tarafından kesin bir dille yalanlandı. 

Konuya aşina bir kaynak MEE'ye "Bazı yetkililer bu fikri ortaya attı ancak sonunda Harris'in ekibine resmi bir teklif yapılmadı. Her iki adaya da mesafeli durduk ve Trump ile de bir görüşme talep etmedik" diyor.

ERDOĞAN VE TRUMP BİRBİRLERİNE DAHA YAKIN

Mevcut tablo Middle East Eye haberinde şöyle anlatıldı:

"Ankara'daki kaynaklar, Türkiye'nin adaylarla iletişim kurmamasının iki nedenden kaynaklandığını söylüyor. Öncelikle Ankara, Trump ya da Harris'in başkanlığının Türkiye-ABD ilişkileri açısından olası sonuçları -avantajları ve dezavantajları- konusunda derin bir kafa karışıklığı yaşıyor.

Erdoğan'ın çevresindeki birçok kişi, Trump'ın başkanlığının hükümetiyle iyi çalışabileceğine inanıyor. Zira iki liderin, telefon görüşmeleri ve toplantılar gibi sık sık etkileşimde bulunma geçmişi var ve bu da Türk Cumhurbaşkanı'na önem verdiği konularda kendini ifade etme fırsatı sağlıyor. 

Örneğin, 2019'daki bir telefon görüşmesinde Trump, Erdoğan'a Suriye'nin kuzeyine askeri bir operasyon düzenlemesi için yeşil ışık yaktı ve bu da Ankara'nın bazı bölgeleri ele geçirmesiyle sonuçlandı. 

Washington, Türkiye'ye Rus yapımı S-400 hava savunma sistemleri satın alması nedeniyle yaptırım uyguladığında Trump da kendisine sunulan en hafif yaptırım paketini seçti.

Trump'ın 2018'de ABD'li rahip Andrew Brunson'ın hapsedilmesinin ardından Türk bakanlara yaptırım uygulaması gibi iniş çıkışlara rağmen, Erdoğan'ın çevresindeki insanlar her iki liderin de benzer zihniyetlere sahip olduğuna ve daha geniş hedefler için birlikte çalışabileceklerine inanıyor."

JOE BIDEN DÖNEMİNDE NELER OLDU?

"Ancak iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'nde görevli bazı siyasetçiler ve bakanlıklardaki bazı üst düzey bürokratlar, Türkiye'nin Trump yönetimiyle ilişkilerine dair yanıltıcı bir tablo olduğunu söylüyor.

AK Parti'deki üst düzey bir politikacı şunu soruyor: Her zaman Trump ve Erdoğan'ın iyi bir diyalog içinde olduğunu söylerler. Oysa bununla ne gibi somut şeyler başardık?

Bazı kaynaklar ise Türk bakanlıklarının ve kurumlarının, Amerikan tarafındaki yetkililerin sürekli değişmesi nedeniyle ABD'li meslektaşlarıyla düzgün bir şekilde çalışamadığını söylüyor."

"Ayrıca Trump'ın sıklıkla herhangi bir ilerleme veya takiple sonuçlanmayacak vaatlerde ve anlaşmalarda bulunduğundan şikayet ediyorlar. Büyük vaatler ve ilgi çekmeye yönelik açıklamalar dışında, Trump'ın ilk döneminde birlikte çok az şey başarıldığını veya hiçbir şey başarılmadığını ifade ediyorlar. 

Örneğin, ABD Başkanı Joe Biden'ın Erdoğan'a karşı bariz bir hoşnutsuzluğu olmasına rağmen, her iki lider de dışişleri, savunma bakanlıkları ve istihbarat teşkilatlarına, İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya katılımı gibi konularda birlikte çalışmaları ve bir orta yol bulmaları için yetki verdi. 

Bu yılın başlarında, Erdoğan'ın İsveç'in NATO üyeliğini onaylamasının ardından Washington, Ankara ile milyarlarca dolarlık bir F-16 savaş uçağı anlaşması imzalamayı kabul etti.

İkili güven giderek öyle bir noktaya geldi ki, iki taraf da yeni nesil F-35 savaş uçaklarının Türkiye'ye satışını görüşüyor ve Biden yönetimi Ankara'daki Türk muhatapları aracılığıyla İran'a mesajlar gönderiyor. Bazı Türk yetkililer arasında bu dinamiklerin Harris yönetimiyle sürdürülebileceği beklentisi var." 

ANKARA'NIN AKLINDA 2016 DENEYİMİ VAR

"Harris'in dış politikada pek fazla kırmızı çizgisi yok ve Demokrat Parti bürokrasisini ve dış politika uzmanlarını kullanarak kurumsal bir politika oluşturması bekleniyor.

Örneğin, şu anki ulusal güvenlik danışmanı Philip Gordon, ülkede ve hükümetle çalışma konusunda çok fazla deneyime sahip olduğu için bir Türkiye uzmanı olarak düşünülebilir. Bu, Trump yönetiminin iniş çıkışları yerine istikrarlı ve müzakereli bir ilişki anlamına gelebilir.

Ankara'nın bu kadar sessiz kalmasının ikinci nedeni, seçimlerin inanılmaz derecede başabaş geçecek olmasıdır. Haftalardır anketler çok sıkıydı ve bir adayın galip gelme olasılığının daha yüksek olduğuna dair hiçbir belirti yoktu.

Ankara'nın 2016 seçimleri öncesinde Trump yetkilileriyle etkileşim kurma girişimleri de öğreticiydi.

Türkiye'nin Trump'ın o dönemki ulusal güvenlik danışmanı Michael Flynn'e yönelik lobi faaliyetleri, Flynn'in faaliyetlerine yönelik soruşturmaların Türkiye'nin çabalarını Rusya'nın nüfuz kampanyalarıyla aynı kefeye koymasıyla büyük bir geri tepme yaşadı. 

Türk hükümeti bu kez macera peşinde değil ve seçimlere yönelik rutin bir yaklaşımı sürdürüyor."